Herkese merhaba,
Başlıktan da anlayacağınız üzere yıllar önce edindiğim kış uykusu tecrübesinden bahsedeceğim.
1997 yılının ilkbahar aylarında beraberliğimiz başlamıştı yavru çizgili kaplumbağalarımla. Sağlıksız beslememe ve ölüm fanusunda yaşamalarına rağmen yazı geçirdiler. 1998 yılının kışında, havalar iyice soğuyunca Afacan ve Uyuşuk'un hareketleri azaldı ve iştahları kaçtı. Derken gözler de kapandı ve yaklaşık 3 ay hiç açılmadı. Tabi kış uykusunu hiç aklımıza getirmiyoruz ailecek. Bu süre içinde koklata koklata yem vermeye devam ettim. Yem dediğim de; çok sevdikleri tavuk ve peynir (o dönem peynir konusunun ne kadar riskli olduğunu bilmiyorum ve tahmin edersiniz, kaynak olarak evcil hayvan dükkanlarından başka pek bir yer yok).
Neyse bahara doğru göz kapakları yavaş yavaş aralandı ama dünya başıma yıkıldı; gözlerinin olduğu yerde bembeyaz bir şey var. Annem kör olduklarını, gözlerinin çürüdüğünü düşündü. Bende aynı şekilde. Birkaç veteriner gezdik ama kimse kaplumbağalardan anlamıyor. Zaten küçücük de bir şeyler. Üzüntülü eve geldik. Bu yaptığımı cahillikten yaptım; elime aldım Afacan'ı. Zaten hareket etmeye hali yok. Kürdanla gözündeki beyazlığı çıkarmaya çalıştım. Dedim bari böyle durmasınlar. Bir de ne göreyim; o beyaz şey çıkınca cam gibi bir gözbebeği bana bakıyor. Hemen diğer göze ve ardından diğer kaplumbağama da aynı şeyi yaptım. Tabi ne olduğunu anlamadık ama sağlıklı bir şekilde yem yiyip görmelerine ailecek mutlu olduk.
Şimdi o beyaz şeylerin ne olduğunu biliyorum. Tortu, yemek artıkları, yağ ve kireç. Ölüm fanusunda beslediğimiz için hepsi fanus içinde birikiyordu ve kaplumbağalarım kış uykusuna yatınca göz kapaklarının içine doluyorlardı.
2001 yılına kadar her kış böyle geçti. Her kış kış uykusuna yattılar ve ben her bahar gözlerini temizledim. Çok ucuz atlattığımızı düşünüyorum. Hatta nasıl ölmediklerini şimdi düşünüp hayret bile ediyorum.
Umarım bu anım ölüm fanusu, ısıtıcı ve filtre eksikliği etkilerini açıkça ortaya koymuştur. Ben belki de yerli bir tür beslediğim için ucuz atlattım ama herkes benim kadar şanslı olmayabilir.
Başlıktan da anlayacağınız üzere yıllar önce edindiğim kış uykusu tecrübesinden bahsedeceğim.
1997 yılının ilkbahar aylarında beraberliğimiz başlamıştı yavru çizgili kaplumbağalarımla. Sağlıksız beslememe ve ölüm fanusunda yaşamalarına rağmen yazı geçirdiler. 1998 yılının kışında, havalar iyice soğuyunca Afacan ve Uyuşuk'un hareketleri azaldı ve iştahları kaçtı. Derken gözler de kapandı ve yaklaşık 3 ay hiç açılmadı. Tabi kış uykusunu hiç aklımıza getirmiyoruz ailecek. Bu süre içinde koklata koklata yem vermeye devam ettim. Yem dediğim de; çok sevdikleri tavuk ve peynir (o dönem peynir konusunun ne kadar riskli olduğunu bilmiyorum ve tahmin edersiniz, kaynak olarak evcil hayvan dükkanlarından başka pek bir yer yok).
Neyse bahara doğru göz kapakları yavaş yavaş aralandı ama dünya başıma yıkıldı; gözlerinin olduğu yerde bembeyaz bir şey var. Annem kör olduklarını, gözlerinin çürüdüğünü düşündü. Bende aynı şekilde. Birkaç veteriner gezdik ama kimse kaplumbağalardan anlamıyor. Zaten küçücük de bir şeyler. Üzüntülü eve geldik. Bu yaptığımı cahillikten yaptım; elime aldım Afacan'ı. Zaten hareket etmeye hali yok. Kürdanla gözündeki beyazlığı çıkarmaya çalıştım. Dedim bari böyle durmasınlar. Bir de ne göreyim; o beyaz şey çıkınca cam gibi bir gözbebeği bana bakıyor. Hemen diğer göze ve ardından diğer kaplumbağama da aynı şeyi yaptım. Tabi ne olduğunu anlamadık ama sağlıklı bir şekilde yem yiyip görmelerine ailecek mutlu olduk.
Şimdi o beyaz şeylerin ne olduğunu biliyorum. Tortu, yemek artıkları, yağ ve kireç. Ölüm fanusunda beslediğimiz için hepsi fanus içinde birikiyordu ve kaplumbağalarım kış uykusuna yatınca göz kapaklarının içine doluyorlardı.
2001 yılına kadar her kış böyle geçti. Her kış kış uykusuna yattılar ve ben her bahar gözlerini temizledim. Çok ucuz atlattığımızı düşünüyorum. Hatta nasıl ölmediklerini şimdi düşünüp hayret bile ediyorum.
Umarım bu anım ölüm fanusu, ısıtıcı ve filtre eksikliği etkilerini açıkça ortaya koymuştur. Ben belki de yerli bir tür beslediğim için ucuz atlattım ama herkes benim kadar şanslı olmayabilir.