bumble bee
Bordo Bereli
- Katılım
- 24 Tem 2013
- Mesajlar
- 1,134
Merhaba arkadaşlar.
Forumda çeşitli başlıklarda su kaplumbağası hastalıkları hakkında bilgiler mevcut. Hem hepsini bir başlık altına toplayıp rahat bir genel bakış ve bilgi sağlamak hem de bilgi bulunmayan hastalıklar hakkında da bilgi vermek istedim. Emre ve Cem abilerin de katkılarıyla hazırladığım bu yazı inşallah birilerinin kaplumbağalarına derman olur.
Genel olarak dış çevrelerden bakışlarda, "kaplumbağa işte ne olacak kabuğu sayesinde bir şey olmaz onlara" yaklaşımlar olsa da, maalesef hiç de öyle göründüğü gibi değildir. Yapay (steril) ortamda baktığımız bu hayvanlar en ufak üşütme, su kirliliği ve psikolojik durumlardaki rahatsızlıklarında kalıcı hasarlar meydana getirebilecek hastalıklara yakalanabilirler. Buradaki ilk yapılacak ise yakalandığı hastalığı en kısa sürede belirleyerek gerekli tedaviyi uygulamak veya bir veteriner hekime getirerek fikrini almak, gerekirse operasyona tabi tutturmak. Unutmayalım ki onların yardımına bizden başkası koşamaz ve ilk müdahaleyi geç yapmamız bazen fayda etmemektedir.
Hastalıkların genel olarak kendini gösterme sebepleri;
* Yüzme alanının yeterli olmaması (sağlıklı ve dengeli gelişim için yüzeceği alan büyük olmalı)
* Filtre kullanılmaması/ kullanılsa da akvaryumda ki kapasiteye yeterli olmaması ve buna bağlı olarak kirlenmiş su (hayvanlar büyüdükçe sudaki kirlenme oranı gerek idrar gerek dışkı olarak artan seyir izleyecek)
* Akvaryum içerisinde bulunan plastik ürünler, renkli taşlar vb. salınım yapabilecek aksesuarlar bulundurmak
* Kuru alan eksikliği
* Kuru alanı ısıtacak soft normal ampul, 40-60 W arası ve Doğadan güneş vasıtasıyla aldıkları d vitamini ve kabuklarının gelişimi için önemli olan Uva- Uvb lamba eksikliği ( yazın bir nebze güneşe çıkartarak halletsekte, sonbahar ve kış boyunca devit-3 ilacını kullanamayız. Bu sebepten ötürü bu lambayı temin etmemiz gerekiyor)
* Su ısısının 26-28 derece altında olması (Su ısıtıcısı eksikliği)
* Su ısısının kuru alan ısısıyla aynı veya daha fazla olması.
* Akvaryum dışında mikrop kapma olasılığı yüksek olan halı, beton, dışarda bahçede, balkonda gezdirmek vb. gibi
* Sevmek amacıyla elimize sık sık aldığımızda oluşacak psikolojik rahatsızlık (sinir, stres), hayvan sadece sağlık kontrolü, su değişimi veya akvaryum temizlemesi, hastalık durumunda, gıda veya ilaç tedavisi haricinde ele alınmamalıdır.
* En önemli ve başlıca nedeni ise "Ölüm kabı/fanusu" olarak adlandırdığımız plastik kaplarda bakılmasıdır. Eğer bir hevesle kaplumbağa besleyeyim derseniz ve ucuz yollu diye bu kapları kullanacaksanız, bana göre katil olmak için insan illa insan öldürmek gerekmez bilinçli bir şekilde size bir zararı olmayan hayvanı öldürmeniz aynı etkidir ve bu kap hayvanların hemen olmasa da ağır ağır ölmesi için yeterlidir. Sağlıklı şekilde büyüyüp gelişmeleri için akvaryum içinde geniş alana ihtiyaçları var. Lütfen onlara gerekli değeri vererek uygun ortamlarında besleyelim.
SALMONELLA BAKTERİSİ: (İlk olarak bizim için tehlike oluşturabilecek durumdan bahsedelim )
İlk olarak 1885'te domuzlarda keşfedilen bu bakteri, Kaplumbağa ve birçok sürüngenlerin bağırsaklarında bulunur. Yedikleri besinlerin sindirilmesi için kaplumbağalarda bulunan bu bakteri onlar açısından bir problem oluşturmasa da bizler için tehlike oluşturabilecek bir durumdur. Özellikle çocuk ve yaşlılar açısından ölümle sonuçlanabilecek tehlike arz eden bu bakteri, Yetişkin ve sağlığı/ bağışıklık sistemi iyi olan kişilerde ufak baş ağrıları, kusma, ishal gibi geçiş süreci gösterebilir.
Su kaplumbağalarının dışkılarında da bulunan bu bakteri, akvaryum geneline de yayılır. Bu sebeplerden ötürü evde bulunan küçük kardeşlerimiz/ gelen akraba ve misafir çocuklarını akvaryuma yaklaştırmama/ su ile el temasını kesinlikle engellemeliyiz.
Bizler ise mutlaka kaplumbağalarla temas/ akvaryum temizliği, su ile temas hallerinde bol sabunla ellerimizi yıkamalı (antibakteriyel protex veya activex sabunlar tercih edilmeli) ve yıkamadan önce kesinlikle bir şey yememeliyiz. Bunun yanında el derimiz veya su ile temas edecek yerlerimizde kesik/yara türü rahatsızlıklarda eldiven yardımı ile işimizi halletmemiz en garantisi olacaktır ( tek kullanımlık "beybi" marka ince ameliyat eldiveni kullanılabilir. bazı market ve temizlik malzemesi satılan yerlerde bulunur. kutuda 100 adet). Bilinçli bir hayvan sever olarak bu konuya özen göstermenizi tavsiye ederim.
AKCİĞER ENFEKSİYONU:
Genellikle en çok rastladığımız hastalık türüdür. Başlıca nedeni; Su ve hava ısılarının gerekli/ belirlenmiş bir derecenin altına düşmesinden kaynaklanır. Bulunduğu ortamın vücut ısılarına göre soğuk olması, cereyan ve esintiye maruz kalmaları; buna bağlı üşüme ve soğuk algınlığı.
Detaya yaymak gerekirse;
* Su sıcaklığı 26-28 derecenin altında olması
* Akvaryum dışında hava akımına maruz kalmaları
* Kuru alan ısıtıcı lambanın eksikliği
* Mikrop kapabilecekleri alanlarda bulundurulması ve kirli su ortamında bulunmaları
Belirtileri genel olarak;
* Kuru alanda olağandan fazla zaman geçirmesi
* İştahsızlık
* Alt kabukta pembeleşme
* Düzensiz/dengesiz bir biçimde yan/eğri yüzmesi
* Dibe dalmada zorlanma
* Nefes alışverişlerin de düzensizlik
* Nefes alırken hırıltı sesi çıkarması
* Kuru alanda ağzını sık ve seri esner gibi açıp kapaması
* Hapşırmaya benzer bir durum
* Gözlerde şişlik
* Ağız kenarında beyaz salya/mukoza
* Su içinde ve dışında uyku hali ve halsizliği
Yalnız bu hastalığın ilerleme durumuna göre 3 seviyesi bulunmaktadır.
İlk seviyede; İştahsızlık, alt kabukta pembeleşme, kuru alanda olağandan fazla kalması, normal yüzme fakat suya girdiğinde kuru alana gitme çabası görülür.
İkinci seviyede; Dibe dalmada zorlanma, Eğri yüzme ve alt kabukta griye çalan pembeleşme ve koyuya gitme durumları, hareketlerde durgunluk ve hapşırma, kuru alandan inmeme durumları görülür
Üçüncü ve son seviyede ise hırıltılı nefes alıp vermesi ve ağız/ burun kenarlarından beyaz salya durumu, kafasını ileri atıp esner gibi nefes alma görülür. kuru alandan inmez. suya indiğinde ters döner ve düzelemez. Burada önemli olan nokta ise mutlaka hastalığı erken (ilk iki evrede) teşhis etmemiz ve durumuna göre erken müdahale gerçekleştirmemiz lazım. Son seviyeye kadar fark edilmeden ilerlemiş bu hastalığın geçmesi zor ve zaman alır. Çoğu zaman ise ölümle sonuçlanır. Küçük hayvanlarda ölüm oranı yüksektir. Son evrede ölüm kaçınılmaz. Buna sebep %90 su içmek için suya indiğinde bitkinliğe bağlı olarak boğulmasıdır.
Tedavi süreci;
Kesinlikle fark edilir edilmez veteriner hekime gösterilmeli, antibiyotik tedavisine başlanılmalı ve gerekirse operasyon uygulanmalıdır. Burada tek tek antibiyotik çeşitlerini yazmayacağım çünkü bir anlık gafletimize gelip de veteriner tavsiyesi almadan uygulamaya kalkarız. Bu antibiyotikler iğne yoluyla (ortalama 7-8 cm kabuk boyuna ulaştıklarında arka ayak ön kısmından zerk edilir. Çoğu zaman ödem oluşmasına yol açtığı için hayvanın yüzmesini kısıtlamamış olur.) vücuda da uygulanabileceği gibi, yeme veya suya yine şırınga yoluyla damla hesabı da yapılır. Peki iğne yapılamayacak kadar küçük ve yem yemiyorsa nasıl tedavi uygulanır. Diğerleri kadar etkili olmasa da bu durumdaki hayvanı ufak kaba alırız ve sığ ısıtıcılı bir ortam hazırlarız. Su hacmine göre veterinerin belirlediği antibiyotik suya konulur ve 12 saat hayvan burada durup sonra akvaryuma alınır. Yani 12 saat antibiyotikli su 12 saat temiz kuru alanlı akvaryumu.
Bu arada antibiyotik uygulaması en fazla 10 gün sürer. Hayvan iyileşse de iyileşmese de ara vermek gerekir. Yoksa doz aşımından hayvan ölebilir. Antibiyotik durumu dışında bizim ortamları konusunda yapacaklarımız ise;
* Su seviyesini 2-3 derece yükseltmek (Veteriner de bilgi verecektir ama antibiyotik uygulma durumunda 33 derece olması idealdir)
* Tedavi süresince kuru alan lambası açık kalmalı ki kuru alanda kalma istekleri fazla olduğundan su- kuru alan ısı farkının önüne geçelim
* Normalde de dikkat etmemiz gereken hava akımına maruz kalma durumunu
Önemli olan bir nokta ise bu hastalık durumunda yem yemeden kesilen hayvanların bağışıklık sistemi daha da düşer. Bu durumun önüne geçebilmek için yemlerine damlattığımız vitaminlerden vermeliyiz. Yem yemediklerinden dolayı ağzının kenarlarına sürersek en azından bir kaç damla yutacaklardır. Aman dikkat edelim zorlayarak hayvana zarar vermeyelim. Kaş yaparken göz misali.
Başta da bahsettiğim gibi Enfeksiyon belirtileri baş gösterdiği taktirde mutlaka bir veteriner hekime gösterilmelidir.
GÖZ HASTALIKLARI:
Su kaplumbağaların da vitamin eksikliği, Akciğer enfeksiyonu, kirli/pis ortamda kapılan mikrop ve bakterilerden kaynaklanan göz şişmesi/ iltihaplanması durumları görülebiliyor.
Sebepleri;
* Akciğer enfeksiyonu sebebiyle şişen göze
* Filtresiz akvaryum veya filtre olmasına rağmen zamanında gerçekleşmeyen su değişimleri sebebi ile kirlenen su
* Suya salınım yapabilecek aksesuarlar
* 1 mm kumdan kalın kum veya çakıl taşları, süs niyetine konulan büyük deniz canlısı kabukları aralarına pislikleri hapsederek orada bakteri üretmeleri nedeniyle enfeksiyona neden olurlar.
Tedavisi;
Bu hastalığın tedavisinde Teramcyn ve Gentagut ilaçları yaygındır. (Bu hafta içi ne olur ne olmaz şimdiden elimde bulunsun diye eczaneden temin ettim ve ikisine 5.50 TL para verdim. Çok pahalı bir ilaç değiller yani. Açılmadıkları sürece son tarihine kadar kullanabilirsiniz. Onun için elinizde bulunsun.)
Krem o bölgeyi yumuşatarak enfeksiyonun daha çok yarasız iyileşmesini sağlar. Yada mikrop kapmayı önler. Ama sadece bunun kullanımı bence tedaviyi ya uzatır yada başarısız kılar. Eğer iltihabik durum varsa damla gerekir. Damla iltihabın kurumasına yarar. Yani esas etkili bu. Ama gün içinde önce damla kullanılmalı bir süre sonra merhem. Bence ikisi birden esas sonucu verir. Sürekli suya giren hayvan için merhem yani pomad uygundur. Suda kolayca çözülmez. Damla ise kuru yerde damlatılmalı ve göze nüfuz etmesi için 5-10 dakika beklenmelidir. Sonra suya girebilir. Damlanın pomada göre artısı sıvı olduğu için göz içine daha iyi yayılır.
Teramcyn kullanım şekli ise, Göze günde 2-3 defa ( 4 saat aralıklarla)pamuk vasıtasıyla sürülecek. Ama burada asıl önemli olan nokta ise sürdükten sonra mutlaka 15 dk kuru alanda bekletilmesi gerekir. Isıtıcı lambayı konumlandırmayı unutmamak şartıyla. Devamında akvaryuma koyabilirsiniz.
Gantagut damla ise kullanım şekli teramcyn ile aynı olmakla beraber sadece sürmek yerine, 2 damla damlatılır.
Bunların yanında ise;
* Su derecesi 28 altına düşmemeli
* Göz çevresi hassas olduğu için keskin ışıklardan kaçınılmalı hayvanlar
* Suyu temiz tutulmalı ve iç filtre veya filtre yoksa su değişimlerinde mavi metilenden 50 lt altı bir damla, üstü iki damla olmak üzere damlatılır. Dış filtre olan akvaryumlarda mavi metilen kullanılmaz.
* Vitamin desteği sağlanmalı
KULAK HASTALIKLARI ( Yanak)
Bu hastalık 26-28 derece altında bulunan su ısısı ve kirli sudan kaynaklanıyor. Önemli olan şişliği yine ufak iken erkenden teşhis etmemiz gerekiyor. Ve akabinde mutlaka veteriner hekime göstermemiz gerekir. Kendi başımıza tedavi uygulamayız. Ufak şişlikler veterinerin önerdiği antibiyotik ( Veteriner hekim tarafından uygulanacak durum ise, iltihap büyük ise yanak kesilip içerideki iltihap akıtılır ve bölge temizlenir) yardımı ve uvb ampul desteğiyle yok edilebilir.
Tedavi süresince dikkat edilecekler ise
* Su temizliğine hassasiyet göstermemiz gerekiyor.
* Hastalık farkedilince akvaryum içerisindeki malzemeler iyice fırçalanıp yıkanmalı ve tekrar suya konulmalıdır. Kum önce dip süpürgesi sonra akvaryum içinde karıştırılarak temizlenebilir. Ortaya çıkan kir su çekimi ile alınır.
KABUK HASTALIKLARI:
Bu hastalığın çeşitleri ise Kabuk kırılması, kabuk deformasyonu ( protein ağırlıklı beslenim, tek yönlü kurutulmuş yem verme, her gün verme) olur. Aşırı kalsiyum alımı, bunun yanında aşırı yemeye bağlı obezite durumlarında da kabuklarına sığmama durumları görülür. ( Kafa ve kolları kabuğuna çekememe)
Düşmeye, diğer hayvanlar tarafından ısırılmaya bağlı kırıklar meydana gelmesi durumunda kırığın/ısırığın bulunduğu yere batikon sürülmesi gerekir. Oluşmuş bakterileri öldürsün. 3 gün boyunca sabah akşam yapılması gerekir. Yapıldıktan sonra ise 15-20 dk kuru alanda kurumasını bekleyin ve diğer bir önemli nokta da dikkat edin batikon göze ve ağıza gelmesin. Düşme gibi durumlarda kabuk ile beraber yumuşak bölgelere başa ve kollara da bakılmalı. Ayrıca ağızdan kanama var mı kontrol edilmeli, iç kanama gibi durumlar için dışkılamada kontrol edilmeli. En önemlisi veterinere gidiş süresi 24 saati aşacaksa hayvan iç kanama yada beyin hasarına karşı gözlem altında tutulup tüm davranışlar uzaktan gözlemlenmeli. Sonuçta travma dışarısı kadar içeride de basınç ile oluşabilir.
Ciddi kırılmalarda, önce baticon sürüldükten sonra kırık içine antibiyotik merhem sürülür. Arkasından gri su geçirmez paket bandı şeklindeki scothbride marka banttan uygun şekilde kesilip kırık aralığı iki elle kapatıldıktan sonra üzerine ikinci bir kişi tarafından bu bant yapıştırılır. Bant hayvanın hareketlerini kısıtlamayacak şekilde yapıştırılmalıdır. Bir taraftan kalsiyum desteği verilir diğer taraftan veterinerin önerdiği antibiyotik ilaç. Bant bir ay kadar üstünde kalmalı çıkarırken yavaşça alınmalıdır. Duruma göre tekrar yapılıp süre uzatılabilir. Diğer yöntem kablo tutucu plastikten iki adet alınır. Birinin baş kısmı kesilir, bu parça ve diğerinin o kısmı epoxy veya japon yapıştırıcı ile kırığın her iki yanından plaka üstlerine yapıştırılır. Çizgilere gelmesin. Kuruduklarından emin olduktan sonra sağlam olanın ucu diğer parçanın içinden geçirilerek kırık aralığı kapanacak kadar sıkıştırılır.
Bu durumda da hemen veterinere göstermemiz gerekir. Maazallah iç organlara da zarar verebilir bu ısırı/kırık. Eğer hayvanın organlarında bir hasar yoksa veterinerin önerdiği antibiyotiği pomata sürülerek iyileşme sağlanır. delik/kırılma büyükse antibiyotikli bir pomatla doldurulduktan sonra üzeri bantlanır.
Tek tip yem olarak protein ile beslenme durumlarında ise kabukta deformasyonlar meydana gelebilir. Yemleri ana yem, destek yemi gibi vermek bu durumun önüne geçer.
Yem durumunu ise kafa boyutunun üstünde aşırı verme durumlarında ise obezite ile karşılaşabiliriz. "Napayım beni her gördüğünde tarafıma doğru çırpınıyor kıyayamıyorum, her zaman yem için çırpınıyor doymadığı için veriyorum" gibisinden yaklaşımlar iyilik yaptık gibi gözükse de maalesef tam tersi oluyor. Belirlediğimiz yem programında günlük kafa hacimleri kadar verilmesi sağlıkları açısında idealdir.
Bu hayvanlar kış uykusuna yatan hayvanlar gubundan oldukları için sürekli yiyerek depolama eğilimi gösterirler. Bizim yapay ortamımızda kış uykusuna yatmadıkları için aşırı besleme obeziteyle sonuçlanır.
Obezite olması durumunda ise veteriner veya forumdaki bilgili kişiler tarafından oluşturulan diyet programına tabi tutulur ve bitkisel ağırlıklı beslenilir. Diyet programı ile 8 cm e kadar olanlarda toparlanma süre uzun olsa da başarılır. Daha büyük hayvanlarda sertleşen kemik ve kabuk ile yavaş büyüme kaynaklı sebeplerden kilo kaybı olsa da kabuğun toparlanması çok zor yada imkansıza yakındır. Tabi obezite seviyesi de diyetin başarısı yada süresinde etkendir.
MANTAR HASTALIĞI:
Hayvanlar ve akvaryumda dahil olmak üzere konan her türlü malzeme iyice yıkanmayıp steril edilmemişse mantar oluşmasına sebep olan bakterilerin oluşmasına neden olur.
Belirtileri;
Kabuğu üzerinde beyaz lekeler, yumuşama ve koku olma durumları.
Tedavisi;
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Her kabuktaki beyaz leke mantar olacak diye bir şey yok. Kireçlenme veya kabuk büyümesine bağlı üst plakanın matlaşması durumları da olabilir. Veterinere göstermek teşhis açısından iyi olacaktır ve ayrıca fikrini de almış olursunuz.
Diş fırçasını ıslatarak üzerine tuz dökülüp mantar olan yer yavaşça ovalanmalıdır. 5-6 dakika beklettikten sonra su ile yıkandıktan sonra akvaryuma tekrardan koyulabilir. Bu hastalıkta da kuru alan ısıtıcı lamba önemli bir faktördür. Mantar hastalığı sudan bulaşır. Hayvan bu hastalık zamanı kuru alanda kabuğunu kurutarak mantarın ilerlemesinin önüne geçer.
Ayrıca mantar oluşması durumunda gereksiz dekor ve malzemeler sudan çıkarılır. Temizlenemeyecek durumdakiler çöpe atılmalıdır. Su ve içinde gerekli olan malzemeler iyice yıkanmalıdır. Hastalık geçtiği zaman alttaki yöntem uygulanmalı ve tam temizlik yapılmalıdır.
Temizlik/ Akvaryum hijyeni ;
Akvaryumu komple boşaltıp kaya tuzu ile yıkamalısınız. Ekipmanlar da tuzlu suda yıkanmalı. Bu işlemden sonra su doldurulup ekipmanlar konularak bir gün tuzlu suda hayvan olmadan akvaryum filtrelenmelidir. Ertesi gün su boşaltılıp yeni su konularak mavi damla ile tekrar bir gün beklenmeli. Yani böylece akvaryum steril hale getirilip mantardan akvaryumda kalan etmenler arındırılmalı.
VİTAMİN EKSİKLİĞİNİN NEDENLERİ, BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ:
Vitamin A eksikliği
Belirtisi: Gözlerin şişmesi, mukozal kızarıklık ve gözlerde beyaz sekresyonlar (salgılar).
Tedavisi: damla vitamin takviyesi
Önemli!!!
Vitamin A dozunun çok dikkatli yapılması! Az fakat ona göre daha sık! Vitamin A dozunun aşılması, kaplumbağanın derisinin soyulmasından ölümüne kadar götürür.
Vitamin B eksikliği:
Nedeni: Kurutulmuş yem ile beslenmemesi.
Belirtisi: Felçlik, felç olmuş gibi bir belirti, örneğin; arka bacaklarını sürüklemesi gibi.
Tedavisi: Veteriner hekim tarafından Vitamin B-Kompleks iğnesinin yapılması
B 12 Vitamini eksikliği :
B 12 vitamini eksikliğine bağlı olarak bu tip bir durum söz konusu olur. B 12 vitamini eksikliğinde sinir sisteminde felç belirtileri, kas spazmı, kan eksilmesine bağlı halsizlik ve durağanlık, ters dönme, beyin fonksiyonlarını yerine getirememe, sindirim sistemi bozuklukları, iştahsızlık,zayıflama, kabızlık, kusma nefes alıp vermede problemler, gözde problemler, kaşıntılar söz konusu olur. bunu düzeltmek için hayvanın kurutulmuş yem yani balık, gammarus/karides, yumurta akı yemesi protein içeren ürünler alması gerekir. folik asit yani B9 ise hayvanların yiyeceği yemlerin bazılarında olmakla beraber yumurta sarısında ve marulda, kıvırcıkta bulunur. folik asit, sinir hücreleri ve DNA yapılaşmasında gerekli ve B12 vitamine yardımcıdır. B vitamini eksikliğine bağlı bu belirtiler akciğer enfeksiyonu belirtilerine benzer ve karıştırılabilir.
Vitamin D3 eksikliği (Raşitizm):
Nedeni: UVA ve UVB ışını içermeyen eksik ışıklandırma, ayrıca yemlerine vitamin D3 takviyesinin yapılmaması.
Vitamin D3 fazlasının zararı:
devit yani D3 vitaminin amacı vücuttan kalsiyum atılımını engellemek. hayvan bir taraftan kalsiyum alırken bir taraftanda kalsiyum atılımı engellenirse biriken aşırı kalsiyum kemik yapısının aşırı sertleşmesine buna bağlı olarak büyüme esnasında esnek yapı olmayacağı için bazı noktalarda eğrilik gibi deformasyona, kandaki yüksek kalsiyum seviyesi ayrıca kan damarlarının taşlaşmasına ve böbreklerde taş oluşumuna sebep olur. özellikle bu da kalp ve akciğer arterleri için tehlikelidir ve ölümcül olabilir. D vitamini toksisitesinin ek belirtileri ise iştahsızlık, baş ağrısı, zayıflık, halsizlik, aşırı susuzluk, sinirliliktir. bu sebeple haftada bir, bir damla yeterli olacaktır.
bunun harici hayvanda kabızlık veya olduğundan büyük sert cisim yutma durumu olduğunda haftada iki damla verilebilir. (arka arkaya 2 gün) yağlı olduğu için boşaltım sistemini yumuşatır. bu olayların seyrettiği ilk iki gün uygulama yapılıp sonrasında 10 gün kadar verilmemeli. uvb ampul varsa kabızlık veya sert cisim yutması dışında kullanmaya gerek yoktur. kabuğa sürülmesinde ise, eski plakaları gevşetip atmasına kolaylık sağlaması açısından uygulanır.
3 ay gibi bir süre önermemizin sebebi hayvan uvb ışını aldığında deri altında D vitamini sentezini doğal olarak yapacaktır. yapay yükleme de fazla D vitamini bir süre sonra vücutta yağlı dokuda ve karaciğerde birikme yapar. metabolizması reaksiyon gösterir, dengesi bozulur.
FAZLA TUZ ALIMI:
Bu hayvanlar tuzlu yiyecekleri yiyecek bünyeye sahip değiller. Bu yüzden verilmemelidir. Tuzlu yiyecek yemesi durumunda vücutları tuzu dengelemek için su almaya başlayacak ve vücutları şişerek ödem oluşturacaktır. Ayrıca karaciğer rahatsızlığında boyun kısmında şişlikler görülür.
STRES DURUMU:
Yazı içeriğinde de sıkça bahsettiğim gibi bu hayvanlar ele alını sevilmez. Bu gibi durumlarda strese girecek hayvan hastalığa açık bir hale gelir. Düşmeler ya da başka sebeplerle strese girenlerin kesinlikle yalnız kalması gerekli ve kuru alanlarında ısınma vakitleri odalarının kapısı kapalı tutulmalı veya hayvana görünerek rahatsız edilmemelidir.
BİLGİLİ VETERİNERLERE ULAŞIM BİLGİLERİ:
Emre abinin İstanbul da getirdiği veteriner adresi:
Zühtüpaşa Mah. Itri Dede Sok. Hasanpınar Apt. No:1 D:4 Kızıltoprak/İstanbul
Tel: 0216 700 2126
Cep: 0530 443 4517
E-Posta: [email protected]
Cem abinin Ankara da getirdiği veteriner adresi :
Sempati Veterinerlik Hizmetleri Tic.Ltd.Şti.
Adres: Kırkkonaklar Mh., Şemsettin Günaltay Cd No:401, 06550 Ankara
Telefon: (0312) 495 0004
Çalışma saatleri:
Pazartesi 09:00-20:00
Salı 09:00-20:00
Çarşamba 09:00-20:00
Perşembe 09:00-20:00
Cuma 09:00-20:00
Cumartesi 09:00-20:00
Pazar Kapalı
İnternette aramada bir sitede bulduğum yerler:
İSTANBUL Avrupa Yakası:
Avcılar:
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi
Veteriner Fakültesi Avcılar Yerleşkesi
Tel: 0212- 473 70 70
Bakırköy:
Veterinerin Pet Dünyası
İstanbul Cad. Hamam Sk. 24/1
Bakırköy
Tel: 0212- 660 71 30
Florya:
İstanbul Veteriner Polikliniği
Eceler Sok. 16, Florya / İSTANBUL
Tel: 0212 663 91 42 - 663 91 43
Zeytinburnu:
Zeytinburnu Veteriner Kliniği
58 Bulvar Caddesi 50/2 Sokak 3/1
Zeytinburnu / İstanbul
Tel: 0212-546 81 51
İSTANBUL Anadolu Yakası:
Kadıköy:
Anatolia Hayvan Hastanesi
Nurettin Ali Berkol Sokak 43
Şaşkınbakkal-Kadıköy / İstanbul
Tel: 0216 411 40 77 - 78
Kadıköy Petvet Veteriner Kliniği
Acıbadem Cad. 102/1
Kadıköy / İstanbul
Tel: 0216- 339 20 80
Vet Animal Veteriner Kliniği
Cemil Topuzlu Cad., 18 Mart Sk. 2/2
Fenerbahçe / İst.
Tel: 0216- 360 91 77
İZMİR:
İzmir Bornova'da Öz Vet Veteriner Kliniği
Bornova Özkanlar Migros'un yanı vet. Aslı Varol
Mustafa Kemal Cad. 194 Sok.No:48 Bornova/İzmir
BURSA:
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi (Hayvan Sağlığı Araştırma ve Uygulama Merkezi)
Başhekim: Prof. Dr. Sezgin ŞENTÜRK
Tel : 0 224 2940805
Hayvan Hastanesi Tel : (+90 224) 294 08 01-02
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Adres : Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi
16059 Görükle Kampüsü-BURSA
Ass. Prof. Dr. Huseyin CIHAN
Uludag University, Fac. of Veterinary Med.
Dept. of Internal Medicine, Animal Teaching
Hospital, Gorukle Campus, Gorukle - BURSA
Tel (Office): +90 224 2940813
Mail: [email protected]
Dodo veteriner kliniği
Erol bey
Cumhuriyet, Gazi cad. No:37, 16140 Nilüfer/BURSA
TEL: 0 533 603 66 07
Arkadaşlar, başta da dediğim gibi inşallah bu yazı birilerinin sorunlarına derman olur. Biraz zamanımı aldı bu yazıyı hazırlamak ama değdiği düşüncesindeyim. Ve benim adıma önemli olan çok şükür ki bu bahsettiğim hastalıkların hiçbirini yaşamadım, tamamen uzun vadeli forumda ve etrafımda gördüğüm karşılaştığım zamanla detaylı araştırdığım bilgilerdir. Hepinize kaplumbağalarınızla birlikte sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Salıcakla.
Forumda çeşitli başlıklarda su kaplumbağası hastalıkları hakkında bilgiler mevcut. Hem hepsini bir başlık altına toplayıp rahat bir genel bakış ve bilgi sağlamak hem de bilgi bulunmayan hastalıklar hakkında da bilgi vermek istedim. Emre ve Cem abilerin de katkılarıyla hazırladığım bu yazı inşallah birilerinin kaplumbağalarına derman olur.
Genel olarak dış çevrelerden bakışlarda, "kaplumbağa işte ne olacak kabuğu sayesinde bir şey olmaz onlara" yaklaşımlar olsa da, maalesef hiç de öyle göründüğü gibi değildir. Yapay (steril) ortamda baktığımız bu hayvanlar en ufak üşütme, su kirliliği ve psikolojik durumlardaki rahatsızlıklarında kalıcı hasarlar meydana getirebilecek hastalıklara yakalanabilirler. Buradaki ilk yapılacak ise yakalandığı hastalığı en kısa sürede belirleyerek gerekli tedaviyi uygulamak veya bir veteriner hekime getirerek fikrini almak, gerekirse operasyona tabi tutturmak. Unutmayalım ki onların yardımına bizden başkası koşamaz ve ilk müdahaleyi geç yapmamız bazen fayda etmemektedir.
Hastalıkların genel olarak kendini gösterme sebepleri;
* Yüzme alanının yeterli olmaması (sağlıklı ve dengeli gelişim için yüzeceği alan büyük olmalı)
* Filtre kullanılmaması/ kullanılsa da akvaryumda ki kapasiteye yeterli olmaması ve buna bağlı olarak kirlenmiş su (hayvanlar büyüdükçe sudaki kirlenme oranı gerek idrar gerek dışkı olarak artan seyir izleyecek)
* Akvaryum içerisinde bulunan plastik ürünler, renkli taşlar vb. salınım yapabilecek aksesuarlar bulundurmak
* Kuru alan eksikliği
* Kuru alanı ısıtacak soft normal ampul, 40-60 W arası ve Doğadan güneş vasıtasıyla aldıkları d vitamini ve kabuklarının gelişimi için önemli olan Uva- Uvb lamba eksikliği ( yazın bir nebze güneşe çıkartarak halletsekte, sonbahar ve kış boyunca devit-3 ilacını kullanamayız. Bu sebepten ötürü bu lambayı temin etmemiz gerekiyor)
* Su ısısının 26-28 derece altında olması (Su ısıtıcısı eksikliği)
* Su ısısının kuru alan ısısıyla aynı veya daha fazla olması.
* Akvaryum dışında mikrop kapma olasılığı yüksek olan halı, beton, dışarda bahçede, balkonda gezdirmek vb. gibi
* Sevmek amacıyla elimize sık sık aldığımızda oluşacak psikolojik rahatsızlık (sinir, stres), hayvan sadece sağlık kontrolü, su değişimi veya akvaryum temizlemesi, hastalık durumunda, gıda veya ilaç tedavisi haricinde ele alınmamalıdır.
* En önemli ve başlıca nedeni ise "Ölüm kabı/fanusu" olarak adlandırdığımız plastik kaplarda bakılmasıdır. Eğer bir hevesle kaplumbağa besleyeyim derseniz ve ucuz yollu diye bu kapları kullanacaksanız, bana göre katil olmak için insan illa insan öldürmek gerekmez bilinçli bir şekilde size bir zararı olmayan hayvanı öldürmeniz aynı etkidir ve bu kap hayvanların hemen olmasa da ağır ağır ölmesi için yeterlidir. Sağlıklı şekilde büyüyüp gelişmeleri için akvaryum içinde geniş alana ihtiyaçları var. Lütfen onlara gerekli değeri vererek uygun ortamlarında besleyelim.
SALMONELLA BAKTERİSİ: (İlk olarak bizim için tehlike oluşturabilecek durumdan bahsedelim )
İlk olarak 1885'te domuzlarda keşfedilen bu bakteri, Kaplumbağa ve birçok sürüngenlerin bağırsaklarında bulunur. Yedikleri besinlerin sindirilmesi için kaplumbağalarda bulunan bu bakteri onlar açısından bir problem oluşturmasa da bizler için tehlike oluşturabilecek bir durumdur. Özellikle çocuk ve yaşlılar açısından ölümle sonuçlanabilecek tehlike arz eden bu bakteri, Yetişkin ve sağlığı/ bağışıklık sistemi iyi olan kişilerde ufak baş ağrıları, kusma, ishal gibi geçiş süreci gösterebilir.
Su kaplumbağalarının dışkılarında da bulunan bu bakteri, akvaryum geneline de yayılır. Bu sebeplerden ötürü evde bulunan küçük kardeşlerimiz/ gelen akraba ve misafir çocuklarını akvaryuma yaklaştırmama/ su ile el temasını kesinlikle engellemeliyiz.
Bizler ise mutlaka kaplumbağalarla temas/ akvaryum temizliği, su ile temas hallerinde bol sabunla ellerimizi yıkamalı (antibakteriyel protex veya activex sabunlar tercih edilmeli) ve yıkamadan önce kesinlikle bir şey yememeliyiz. Bunun yanında el derimiz veya su ile temas edecek yerlerimizde kesik/yara türü rahatsızlıklarda eldiven yardımı ile işimizi halletmemiz en garantisi olacaktır ( tek kullanımlık "beybi" marka ince ameliyat eldiveni kullanılabilir. bazı market ve temizlik malzemesi satılan yerlerde bulunur. kutuda 100 adet). Bilinçli bir hayvan sever olarak bu konuya özen göstermenizi tavsiye ederim.
AKCİĞER ENFEKSİYONU:
Genellikle en çok rastladığımız hastalık türüdür. Başlıca nedeni; Su ve hava ısılarının gerekli/ belirlenmiş bir derecenin altına düşmesinden kaynaklanır. Bulunduğu ortamın vücut ısılarına göre soğuk olması, cereyan ve esintiye maruz kalmaları; buna bağlı üşüme ve soğuk algınlığı.
Detaya yaymak gerekirse;
* Su sıcaklığı 26-28 derecenin altında olması
* Akvaryum dışında hava akımına maruz kalmaları
* Kuru alan ısıtıcı lambanın eksikliği
* Mikrop kapabilecekleri alanlarda bulundurulması ve kirli su ortamında bulunmaları
Belirtileri genel olarak;
* Kuru alanda olağandan fazla zaman geçirmesi
* İştahsızlık
* Alt kabukta pembeleşme
* Düzensiz/dengesiz bir biçimde yan/eğri yüzmesi
* Dibe dalmada zorlanma
* Nefes alışverişlerin de düzensizlik
* Nefes alırken hırıltı sesi çıkarması
* Kuru alanda ağzını sık ve seri esner gibi açıp kapaması
* Hapşırmaya benzer bir durum
* Gözlerde şişlik
* Ağız kenarında beyaz salya/mukoza
* Su içinde ve dışında uyku hali ve halsizliği
Yalnız bu hastalığın ilerleme durumuna göre 3 seviyesi bulunmaktadır.
İlk seviyede; İştahsızlık, alt kabukta pembeleşme, kuru alanda olağandan fazla kalması, normal yüzme fakat suya girdiğinde kuru alana gitme çabası görülür.
İkinci seviyede; Dibe dalmada zorlanma, Eğri yüzme ve alt kabukta griye çalan pembeleşme ve koyuya gitme durumları, hareketlerde durgunluk ve hapşırma, kuru alandan inmeme durumları görülür
Üçüncü ve son seviyede ise hırıltılı nefes alıp vermesi ve ağız/ burun kenarlarından beyaz salya durumu, kafasını ileri atıp esner gibi nefes alma görülür. kuru alandan inmez. suya indiğinde ters döner ve düzelemez. Burada önemli olan nokta ise mutlaka hastalığı erken (ilk iki evrede) teşhis etmemiz ve durumuna göre erken müdahale gerçekleştirmemiz lazım. Son seviyeye kadar fark edilmeden ilerlemiş bu hastalığın geçmesi zor ve zaman alır. Çoğu zaman ise ölümle sonuçlanır. Küçük hayvanlarda ölüm oranı yüksektir. Son evrede ölüm kaçınılmaz. Buna sebep %90 su içmek için suya indiğinde bitkinliğe bağlı olarak boğulmasıdır.
Tedavi süreci;
Kesinlikle fark edilir edilmez veteriner hekime gösterilmeli, antibiyotik tedavisine başlanılmalı ve gerekirse operasyon uygulanmalıdır. Burada tek tek antibiyotik çeşitlerini yazmayacağım çünkü bir anlık gafletimize gelip de veteriner tavsiyesi almadan uygulamaya kalkarız. Bu antibiyotikler iğne yoluyla (ortalama 7-8 cm kabuk boyuna ulaştıklarında arka ayak ön kısmından zerk edilir. Çoğu zaman ödem oluşmasına yol açtığı için hayvanın yüzmesini kısıtlamamış olur.) vücuda da uygulanabileceği gibi, yeme veya suya yine şırınga yoluyla damla hesabı da yapılır. Peki iğne yapılamayacak kadar küçük ve yem yemiyorsa nasıl tedavi uygulanır. Diğerleri kadar etkili olmasa da bu durumdaki hayvanı ufak kaba alırız ve sığ ısıtıcılı bir ortam hazırlarız. Su hacmine göre veterinerin belirlediği antibiyotik suya konulur ve 12 saat hayvan burada durup sonra akvaryuma alınır. Yani 12 saat antibiyotikli su 12 saat temiz kuru alanlı akvaryumu.
Bu arada antibiyotik uygulaması en fazla 10 gün sürer. Hayvan iyileşse de iyileşmese de ara vermek gerekir. Yoksa doz aşımından hayvan ölebilir. Antibiyotik durumu dışında bizim ortamları konusunda yapacaklarımız ise;
* Su seviyesini 2-3 derece yükseltmek (Veteriner de bilgi verecektir ama antibiyotik uygulma durumunda 33 derece olması idealdir)
* Tedavi süresince kuru alan lambası açık kalmalı ki kuru alanda kalma istekleri fazla olduğundan su- kuru alan ısı farkının önüne geçelim
* Normalde de dikkat etmemiz gereken hava akımına maruz kalma durumunu
Önemli olan bir nokta ise bu hastalık durumunda yem yemeden kesilen hayvanların bağışıklık sistemi daha da düşer. Bu durumun önüne geçebilmek için yemlerine damlattığımız vitaminlerden vermeliyiz. Yem yemediklerinden dolayı ağzının kenarlarına sürersek en azından bir kaç damla yutacaklardır. Aman dikkat edelim zorlayarak hayvana zarar vermeyelim. Kaş yaparken göz misali.
Başta da bahsettiğim gibi Enfeksiyon belirtileri baş gösterdiği taktirde mutlaka bir veteriner hekime gösterilmelidir.
GÖZ HASTALIKLARI:
Su kaplumbağaların da vitamin eksikliği, Akciğer enfeksiyonu, kirli/pis ortamda kapılan mikrop ve bakterilerden kaynaklanan göz şişmesi/ iltihaplanması durumları görülebiliyor.
Sebepleri;
* Akciğer enfeksiyonu sebebiyle şişen göze
* Filtresiz akvaryum veya filtre olmasına rağmen zamanında gerçekleşmeyen su değişimleri sebebi ile kirlenen su
* Suya salınım yapabilecek aksesuarlar
* 1 mm kumdan kalın kum veya çakıl taşları, süs niyetine konulan büyük deniz canlısı kabukları aralarına pislikleri hapsederek orada bakteri üretmeleri nedeniyle enfeksiyona neden olurlar.
Tedavisi;
Bu hastalığın tedavisinde Teramcyn ve Gentagut ilaçları yaygındır. (Bu hafta içi ne olur ne olmaz şimdiden elimde bulunsun diye eczaneden temin ettim ve ikisine 5.50 TL para verdim. Çok pahalı bir ilaç değiller yani. Açılmadıkları sürece son tarihine kadar kullanabilirsiniz. Onun için elinizde bulunsun.)
Krem o bölgeyi yumuşatarak enfeksiyonun daha çok yarasız iyileşmesini sağlar. Yada mikrop kapmayı önler. Ama sadece bunun kullanımı bence tedaviyi ya uzatır yada başarısız kılar. Eğer iltihabik durum varsa damla gerekir. Damla iltihabın kurumasına yarar. Yani esas etkili bu. Ama gün içinde önce damla kullanılmalı bir süre sonra merhem. Bence ikisi birden esas sonucu verir. Sürekli suya giren hayvan için merhem yani pomad uygundur. Suda kolayca çözülmez. Damla ise kuru yerde damlatılmalı ve göze nüfuz etmesi için 5-10 dakika beklenmelidir. Sonra suya girebilir. Damlanın pomada göre artısı sıvı olduğu için göz içine daha iyi yayılır.
Teramcyn kullanım şekli ise, Göze günde 2-3 defa ( 4 saat aralıklarla)pamuk vasıtasıyla sürülecek. Ama burada asıl önemli olan nokta ise sürdükten sonra mutlaka 15 dk kuru alanda bekletilmesi gerekir. Isıtıcı lambayı konumlandırmayı unutmamak şartıyla. Devamında akvaryuma koyabilirsiniz.
Gantagut damla ise kullanım şekli teramcyn ile aynı olmakla beraber sadece sürmek yerine, 2 damla damlatılır.
Bunların yanında ise;
* Su derecesi 28 altına düşmemeli
* Göz çevresi hassas olduğu için keskin ışıklardan kaçınılmalı hayvanlar
* Suyu temiz tutulmalı ve iç filtre veya filtre yoksa su değişimlerinde mavi metilenden 50 lt altı bir damla, üstü iki damla olmak üzere damlatılır. Dış filtre olan akvaryumlarda mavi metilen kullanılmaz.
* Vitamin desteği sağlanmalı
KULAK HASTALIKLARI ( Yanak)
Bu hastalık 26-28 derece altında bulunan su ısısı ve kirli sudan kaynaklanıyor. Önemli olan şişliği yine ufak iken erkenden teşhis etmemiz gerekiyor. Ve akabinde mutlaka veteriner hekime göstermemiz gerekir. Kendi başımıza tedavi uygulamayız. Ufak şişlikler veterinerin önerdiği antibiyotik ( Veteriner hekim tarafından uygulanacak durum ise, iltihap büyük ise yanak kesilip içerideki iltihap akıtılır ve bölge temizlenir) yardımı ve uvb ampul desteğiyle yok edilebilir.
Tedavi süresince dikkat edilecekler ise
* Su temizliğine hassasiyet göstermemiz gerekiyor.
* Hastalık farkedilince akvaryum içerisindeki malzemeler iyice fırçalanıp yıkanmalı ve tekrar suya konulmalıdır. Kum önce dip süpürgesi sonra akvaryum içinde karıştırılarak temizlenebilir. Ortaya çıkan kir su çekimi ile alınır.
KABUK HASTALIKLARI:
Bu hastalığın çeşitleri ise Kabuk kırılması, kabuk deformasyonu ( protein ağırlıklı beslenim, tek yönlü kurutulmuş yem verme, her gün verme) olur. Aşırı kalsiyum alımı, bunun yanında aşırı yemeye bağlı obezite durumlarında da kabuklarına sığmama durumları görülür. ( Kafa ve kolları kabuğuna çekememe)
Düşmeye, diğer hayvanlar tarafından ısırılmaya bağlı kırıklar meydana gelmesi durumunda kırığın/ısırığın bulunduğu yere batikon sürülmesi gerekir. Oluşmuş bakterileri öldürsün. 3 gün boyunca sabah akşam yapılması gerekir. Yapıldıktan sonra ise 15-20 dk kuru alanda kurumasını bekleyin ve diğer bir önemli nokta da dikkat edin batikon göze ve ağıza gelmesin. Düşme gibi durumlarda kabuk ile beraber yumuşak bölgelere başa ve kollara da bakılmalı. Ayrıca ağızdan kanama var mı kontrol edilmeli, iç kanama gibi durumlar için dışkılamada kontrol edilmeli. En önemlisi veterinere gidiş süresi 24 saati aşacaksa hayvan iç kanama yada beyin hasarına karşı gözlem altında tutulup tüm davranışlar uzaktan gözlemlenmeli. Sonuçta travma dışarısı kadar içeride de basınç ile oluşabilir.
Ciddi kırılmalarda, önce baticon sürüldükten sonra kırık içine antibiyotik merhem sürülür. Arkasından gri su geçirmez paket bandı şeklindeki scothbride marka banttan uygun şekilde kesilip kırık aralığı iki elle kapatıldıktan sonra üzerine ikinci bir kişi tarafından bu bant yapıştırılır. Bant hayvanın hareketlerini kısıtlamayacak şekilde yapıştırılmalıdır. Bir taraftan kalsiyum desteği verilir diğer taraftan veterinerin önerdiği antibiyotik ilaç. Bant bir ay kadar üstünde kalmalı çıkarırken yavaşça alınmalıdır. Duruma göre tekrar yapılıp süre uzatılabilir. Diğer yöntem kablo tutucu plastikten iki adet alınır. Birinin baş kısmı kesilir, bu parça ve diğerinin o kısmı epoxy veya japon yapıştırıcı ile kırığın her iki yanından plaka üstlerine yapıştırılır. Çizgilere gelmesin. Kuruduklarından emin olduktan sonra sağlam olanın ucu diğer parçanın içinden geçirilerek kırık aralığı kapanacak kadar sıkıştırılır.
Bu durumda da hemen veterinere göstermemiz gerekir. Maazallah iç organlara da zarar verebilir bu ısırı/kırık. Eğer hayvanın organlarında bir hasar yoksa veterinerin önerdiği antibiyotiği pomata sürülerek iyileşme sağlanır. delik/kırılma büyükse antibiyotikli bir pomatla doldurulduktan sonra üzeri bantlanır.
Tek tip yem olarak protein ile beslenme durumlarında ise kabukta deformasyonlar meydana gelebilir. Yemleri ana yem, destek yemi gibi vermek bu durumun önüne geçer.
Yem durumunu ise kafa boyutunun üstünde aşırı verme durumlarında ise obezite ile karşılaşabiliriz. "Napayım beni her gördüğünde tarafıma doğru çırpınıyor kıyayamıyorum, her zaman yem için çırpınıyor doymadığı için veriyorum" gibisinden yaklaşımlar iyilik yaptık gibi gözükse de maalesef tam tersi oluyor. Belirlediğimiz yem programında günlük kafa hacimleri kadar verilmesi sağlıkları açısında idealdir.
Bu hayvanlar kış uykusuna yatan hayvanlar gubundan oldukları için sürekli yiyerek depolama eğilimi gösterirler. Bizim yapay ortamımızda kış uykusuna yatmadıkları için aşırı besleme obeziteyle sonuçlanır.
Obezite olması durumunda ise veteriner veya forumdaki bilgili kişiler tarafından oluşturulan diyet programına tabi tutulur ve bitkisel ağırlıklı beslenilir. Diyet programı ile 8 cm e kadar olanlarda toparlanma süre uzun olsa da başarılır. Daha büyük hayvanlarda sertleşen kemik ve kabuk ile yavaş büyüme kaynaklı sebeplerden kilo kaybı olsa da kabuğun toparlanması çok zor yada imkansıza yakındır. Tabi obezite seviyesi de diyetin başarısı yada süresinde etkendir.
MANTAR HASTALIĞI:
Hayvanlar ve akvaryumda dahil olmak üzere konan her türlü malzeme iyice yıkanmayıp steril edilmemişse mantar oluşmasına sebep olan bakterilerin oluşmasına neden olur.
Belirtileri;
Kabuğu üzerinde beyaz lekeler, yumuşama ve koku olma durumları.
Tedavisi;
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Her kabuktaki beyaz leke mantar olacak diye bir şey yok. Kireçlenme veya kabuk büyümesine bağlı üst plakanın matlaşması durumları da olabilir. Veterinere göstermek teşhis açısından iyi olacaktır ve ayrıca fikrini de almış olursunuz.
Diş fırçasını ıslatarak üzerine tuz dökülüp mantar olan yer yavaşça ovalanmalıdır. 5-6 dakika beklettikten sonra su ile yıkandıktan sonra akvaryuma tekrardan koyulabilir. Bu hastalıkta da kuru alan ısıtıcı lamba önemli bir faktördür. Mantar hastalığı sudan bulaşır. Hayvan bu hastalık zamanı kuru alanda kabuğunu kurutarak mantarın ilerlemesinin önüne geçer.
Ayrıca mantar oluşması durumunda gereksiz dekor ve malzemeler sudan çıkarılır. Temizlenemeyecek durumdakiler çöpe atılmalıdır. Su ve içinde gerekli olan malzemeler iyice yıkanmalıdır. Hastalık geçtiği zaman alttaki yöntem uygulanmalı ve tam temizlik yapılmalıdır.
Temizlik/ Akvaryum hijyeni ;
Akvaryumu komple boşaltıp kaya tuzu ile yıkamalısınız. Ekipmanlar da tuzlu suda yıkanmalı. Bu işlemden sonra su doldurulup ekipmanlar konularak bir gün tuzlu suda hayvan olmadan akvaryum filtrelenmelidir. Ertesi gün su boşaltılıp yeni su konularak mavi damla ile tekrar bir gün beklenmeli. Yani böylece akvaryum steril hale getirilip mantardan akvaryumda kalan etmenler arındırılmalı.
VİTAMİN EKSİKLİĞİNİN NEDENLERİ, BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ:
Vitamin A eksikliği
Belirtisi: Gözlerin şişmesi, mukozal kızarıklık ve gözlerde beyaz sekresyonlar (salgılar).
Tedavisi: damla vitamin takviyesi
Önemli!!!
Vitamin A dozunun çok dikkatli yapılması! Az fakat ona göre daha sık! Vitamin A dozunun aşılması, kaplumbağanın derisinin soyulmasından ölümüne kadar götürür.
Vitamin B eksikliği:
Nedeni: Kurutulmuş yem ile beslenmemesi.
Belirtisi: Felçlik, felç olmuş gibi bir belirti, örneğin; arka bacaklarını sürüklemesi gibi.
Tedavisi: Veteriner hekim tarafından Vitamin B-Kompleks iğnesinin yapılması
B 12 Vitamini eksikliği :
B 12 vitamini eksikliğine bağlı olarak bu tip bir durum söz konusu olur. B 12 vitamini eksikliğinde sinir sisteminde felç belirtileri, kas spazmı, kan eksilmesine bağlı halsizlik ve durağanlık, ters dönme, beyin fonksiyonlarını yerine getirememe, sindirim sistemi bozuklukları, iştahsızlık,zayıflama, kabızlık, kusma nefes alıp vermede problemler, gözde problemler, kaşıntılar söz konusu olur. bunu düzeltmek için hayvanın kurutulmuş yem yani balık, gammarus/karides, yumurta akı yemesi protein içeren ürünler alması gerekir. folik asit yani B9 ise hayvanların yiyeceği yemlerin bazılarında olmakla beraber yumurta sarısında ve marulda, kıvırcıkta bulunur. folik asit, sinir hücreleri ve DNA yapılaşmasında gerekli ve B12 vitamine yardımcıdır. B vitamini eksikliğine bağlı bu belirtiler akciğer enfeksiyonu belirtilerine benzer ve karıştırılabilir.
Vitamin D3 eksikliği (Raşitizm):
Nedeni: UVA ve UVB ışını içermeyen eksik ışıklandırma, ayrıca yemlerine vitamin D3 takviyesinin yapılmaması.
Vitamin D3 fazlasının zararı:
devit yani D3 vitaminin amacı vücuttan kalsiyum atılımını engellemek. hayvan bir taraftan kalsiyum alırken bir taraftanda kalsiyum atılımı engellenirse biriken aşırı kalsiyum kemik yapısının aşırı sertleşmesine buna bağlı olarak büyüme esnasında esnek yapı olmayacağı için bazı noktalarda eğrilik gibi deformasyona, kandaki yüksek kalsiyum seviyesi ayrıca kan damarlarının taşlaşmasına ve böbreklerde taş oluşumuna sebep olur. özellikle bu da kalp ve akciğer arterleri için tehlikelidir ve ölümcül olabilir. D vitamini toksisitesinin ek belirtileri ise iştahsızlık, baş ağrısı, zayıflık, halsizlik, aşırı susuzluk, sinirliliktir. bu sebeple haftada bir, bir damla yeterli olacaktır.
bunun harici hayvanda kabızlık veya olduğundan büyük sert cisim yutma durumu olduğunda haftada iki damla verilebilir. (arka arkaya 2 gün) yağlı olduğu için boşaltım sistemini yumuşatır. bu olayların seyrettiği ilk iki gün uygulama yapılıp sonrasında 10 gün kadar verilmemeli. uvb ampul varsa kabızlık veya sert cisim yutması dışında kullanmaya gerek yoktur. kabuğa sürülmesinde ise, eski plakaları gevşetip atmasına kolaylık sağlaması açısından uygulanır.
3 ay gibi bir süre önermemizin sebebi hayvan uvb ışını aldığında deri altında D vitamini sentezini doğal olarak yapacaktır. yapay yükleme de fazla D vitamini bir süre sonra vücutta yağlı dokuda ve karaciğerde birikme yapar. metabolizması reaksiyon gösterir, dengesi bozulur.
FAZLA TUZ ALIMI:
Bu hayvanlar tuzlu yiyecekleri yiyecek bünyeye sahip değiller. Bu yüzden verilmemelidir. Tuzlu yiyecek yemesi durumunda vücutları tuzu dengelemek için su almaya başlayacak ve vücutları şişerek ödem oluşturacaktır. Ayrıca karaciğer rahatsızlığında boyun kısmında şişlikler görülür.
STRES DURUMU:
Yazı içeriğinde de sıkça bahsettiğim gibi bu hayvanlar ele alını sevilmez. Bu gibi durumlarda strese girecek hayvan hastalığa açık bir hale gelir. Düşmeler ya da başka sebeplerle strese girenlerin kesinlikle yalnız kalması gerekli ve kuru alanlarında ısınma vakitleri odalarının kapısı kapalı tutulmalı veya hayvana görünerek rahatsız edilmemelidir.
BİLGİLİ VETERİNERLERE ULAŞIM BİLGİLERİ:
Emre abinin İstanbul da getirdiği veteriner adresi:
Zühtüpaşa Mah. Itri Dede Sok. Hasanpınar Apt. No:1 D:4 Kızıltoprak/İstanbul
Tel: 0216 700 2126
Cep: 0530 443 4517
E-Posta: [email protected]
Cem abinin Ankara da getirdiği veteriner adresi :
Sempati Veterinerlik Hizmetleri Tic.Ltd.Şti.
Adres: Kırkkonaklar Mh., Şemsettin Günaltay Cd No:401, 06550 Ankara
Telefon: (0312) 495 0004
Çalışma saatleri:
Pazartesi 09:00-20:00
Salı 09:00-20:00
Çarşamba 09:00-20:00
Perşembe 09:00-20:00
Cuma 09:00-20:00
Cumartesi 09:00-20:00
Pazar Kapalı
İnternette aramada bir sitede bulduğum yerler:
İSTANBUL Avrupa Yakası:
Avcılar:
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi
Veteriner Fakültesi Avcılar Yerleşkesi
Tel: 0212- 473 70 70
Bakırköy:
Veterinerin Pet Dünyası
İstanbul Cad. Hamam Sk. 24/1
Bakırköy
Tel: 0212- 660 71 30
Florya:
İstanbul Veteriner Polikliniği
Eceler Sok. 16, Florya / İSTANBUL
Tel: 0212 663 91 42 - 663 91 43
Zeytinburnu:
Zeytinburnu Veteriner Kliniği
58 Bulvar Caddesi 50/2 Sokak 3/1
Zeytinburnu / İstanbul
Tel: 0212-546 81 51
İSTANBUL Anadolu Yakası:
Kadıköy:
Anatolia Hayvan Hastanesi
Nurettin Ali Berkol Sokak 43
Şaşkınbakkal-Kadıköy / İstanbul
Tel: 0216 411 40 77 - 78
Kadıköy Petvet Veteriner Kliniği
Acıbadem Cad. 102/1
Kadıköy / İstanbul
Tel: 0216- 339 20 80
Vet Animal Veteriner Kliniği
Cemil Topuzlu Cad., 18 Mart Sk. 2/2
Fenerbahçe / İst.
Tel: 0216- 360 91 77
İZMİR:
İzmir Bornova'da Öz Vet Veteriner Kliniği
Bornova Özkanlar Migros'un yanı vet. Aslı Varol
Mustafa Kemal Cad. 194 Sok.No:48 Bornova/İzmir
BURSA:
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi (Hayvan Sağlığı Araştırma ve Uygulama Merkezi)
Başhekim: Prof. Dr. Sezgin ŞENTÜRK
Tel : 0 224 2940805
Hayvan Hastanesi Tel : (+90 224) 294 08 01-02
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Adres : Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi
16059 Görükle Kampüsü-BURSA
Ass. Prof. Dr. Huseyin CIHAN
Uludag University, Fac. of Veterinary Med.
Dept. of Internal Medicine, Animal Teaching
Hospital, Gorukle Campus, Gorukle - BURSA
Tel (Office): +90 224 2940813
Mail: [email protected]
Dodo veteriner kliniği
Erol bey
Cumhuriyet, Gazi cad. No:37, 16140 Nilüfer/BURSA
TEL: 0 533 603 66 07
Arkadaşlar, başta da dediğim gibi inşallah bu yazı birilerinin sorunlarına derman olur. Biraz zamanımı aldı bu yazıyı hazırlamak ama değdiği düşüncesindeyim. Ve benim adıma önemli olan çok şükür ki bu bahsettiğim hastalıkların hiçbirini yaşamadım, tamamen uzun vadeli forumda ve etrafımda gördüğüm karşılaştığım zamanla detaylı araştırdığım bilgilerdir. Hepinize kaplumbağalarınızla birlikte sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Salıcakla.
Moderatör tarafında düzenlendi: