Su kaplumbağası ne kadar büyür, yavru su kaplumbağası ne yer, kaplumbağa kaç yıl yaşar gibi merak ettiklerinizin yanı sıra hastalıkları, beslenmesi ve bakımı hakkında bir çok bilgiye sitemizden ulaşabilirsiniz.

Kırmızı yanaklı su kaplumbağası hakkında merak ettiğiniz tüm soruları sorabilir ve hızlıca cevap alabilirsiniz.

Üye Ol!

Kaplumbağa Hikayesi

efeyilmazz

Moderator
Yönetici
Katılım
7 May 2023
Mesajlar
1,634
MERHABA,

Ben bir su kaplumbağasıyım. Bizim bir sürü çeşidimiz var.

İnsanlar benim türden olanlara bugün Kırmızı Yanaklı Süs Kaplumbağası adını takmış.

Bu arada kaç yaşında olduğumu bilmiyorum.
Belki 10, belki 20 yaşında, belki de daha fazla. Bildiğim tek şey varsa o da hayatım boyunca insanların bilgisizliğinden ve tembelliğinden kaynaklanan çok şeye katlanmak, her şeye boyun eğmek mecburiyetinde kalmış olmamdır.

Bu nedenle öykümü sizinle paylaşmak istiyorum:

Hemcinslerimden çoğu, doğmuş olduğum yer olan Amerika’da doğa ile baş başa, tabiatın kucağında hür olarak yaşamakta. Fakat ben hür yaşamayı tanımadım, hürriyet nedir bilmiyorum.

Ben, binlerce yumurtanın kuluçkaya yerleştirildiği bir kaplumbağa üretim çiftliğinde, o yumurtaların birinden çıkarak dünyaya geldim.

Yumurtadan çıkar çıkmaz insanlar yanıma geldi ve beni diğerleriyle, bir sürü kaplumbağa yavrusuyla birlikte bir kutuya kapadılar. Bizleri bir çeşit uykunun sardığı kutunun içi soğuktu. Ne susuzluğu ne de açlığı hissediyorduk, küçük kalplerin atışları gittikçe zayıflamıştı.

Ardından bizleri çeşitli ülkelere götürecek olan uzun bir yolculuk başladı. İçinde bulunduğum, bir sürü hemcinslerim ile birlikte barınmaya çalıştığım kutu Almanya’ya geldi, gümrük işlemleri başladı. Burada, yani Almanya’da satılacakmışız; fakat içimizden çoğu bu uzun ve sıkıntı içinde geçen zorlu yolculuğa dayanamadı.

Ben hayatta kaldım ve ilk kez suda yüzmeme izin verildi. Fakat güneşlenmek, kendimi ısıtmak ve kurutmak için hiçbir olanağım yoktu.

Bana verilen yer çok küçüktü, hemcinslerimden kimi bu küçücük yerde hiçte iyi değildi. Kavga etmeye, birbirlerini ısırmaya başladılar, kimi bu yüzden öldü.

Günün birinde hayvan satıcısına bazı insanlar geldi, bize bakıyorlardı ve hemencecik bizlere âşık oldular. Edebiyat yapmıyorum; zira biz gerçekten küçücük ve zariftik, ayrıca çok tatlı yeşil renkte kalkanlarımız, panzerimiz vardı. Bir gün ben de satıldım, yeni bir evim oldu. Beni, içinde su bulunan küçücük bir kaba koydular, bu plastik kabı pencerenin yanına yerleştirdiler. İnsanlar bunu güzel ve benim için yeterli bulmuştu.

İştahlı bir kaplumbağa olarak zamanla büyüdüğümden bu kabın bana daha da dar gelmesi uzun sürmedi. İnsanlar burada ilk kez bakışlarını değiştirdi, yüzlerini çevirdi, ardından yakınmaya başladılar; zira benim için büyükçe bir akvaryum almaları gerekiyordu.

Yaşım ilerlediğinden bağamın rengi de değişmeye başladı, yeşilden kahverengiye dönüştü. İnsanlar bunu artık cici bulmuyordu. Bundan böyle onların gözünde “şirin ve tatlı şey” değildim.

Nasıl olacaktım ya? Nihayetinde ben yarı yetişkin bir kaplumbağayım artık.

Böylelikle yıllar geçti ve gittikçe büyümeye başladım; buna bağlı olarak pisliklerim de tabiatıyla artmaya başladı tıpkı insanlarda olduğu gibi, etrafım daha fazla kirleniyordu. Burada insanların bakışları ikinci kez değişti, ikinci kez yüzlerini çevirdiler ve beni artık istemediklerine karar verdiler. Onlara yük olmuştum.

Şimdi sıra, bir kış günü beni bir kovaya atarak uzakça bir yere götürmelerine geldi. Su birikintisi gördükleri ilk yerde beni kaderimle baş başa bıraktılar. Bunun üstesinden gelebileceğimi sandılar; nitekim ben bir yabani hayvanmışım…

Cahil insanlar, aptal insanlar!

Kış mevsimi, dışarıdayım ve havalar soğuk, karnımı doyuracak bir şeyler bulamıyorum. Aslına bakılırsa böylesi mevsimlerde sağlığım için oldukça önemli olan kış uykusuna yatmam gerekiyor.

Fakat yaz aylarında bile sorunlarım oldu; kendi korumamız altındaki, yani biz kaplumbağaların himayesinde bulunan hayvan ve bitkileri yemeye mecbur kaldım.

Kendime yiyecek bulabilmek için yollara koyuldum. Ayaklarım yara içinde kaldı, panzerimin karın kısmı zedelendi, yaralar oluştu; zira zemini benim için çok sert olan otoyollardan da geçtim.

Çıktığım bu yolculukta ne kadar zaman geçti bilemiyorum: Günler? Haftalar?

Yakalama fırsatını bulamadığım şans bir gün kapımı çaldı, kaplumbağa sever birine rastladım. Beni gördüğünde ellerini kafasına götürdü ve yumruklamaya başladı, çok üzülmüştü. Beni bir veteriner hekime götürdü. Sürüngenlere bakan çok az sayıda veteriner hekim bulunduğundan, ayrıca gerektiği gibi tedavi olabilmem için, kurtarıcımın uzunca bir yol kat etmesi gerekiyordu; o bunu vazife aşkına ve memnuniyetle yaptı.

Bende ileri derecede akciğer iltihaplanması varmış, bir sürü ilaç verdiler.

Yıllar boyu bana gerektiği gibi bakılmadığından panzerim sağlıklı ve sıhhatli değildi, organlarım da öyle.

Akciğer iltihaplanması ve ayaklardaki yaralar çok şükür iyileşti. Bağam, panzerim, benim her şeyim, tekrardan yavaşça gelişmeye başladı.

Fakat organlarım artık iyileşmez. Onlar hayat boyu öyle kalacak.

Bugün, güzel bir bahçenin içindeki gölette yaşıyorum. Beni korumaları için insanlarım etrafıma bir çit, telden bir duvar çekti.

Kış aylarında eve girebiliyor, kış uykusuna yatabiliyorum.

Su kaplumbağaları için uygun olan en iyi yemler veriliyor, bana itina ile bakılıyor, değer veriliyor, sevgi gösteriliyor; bir itibar görüyorum.

Kaderi böyle olan tek kaplumbağa ben değilim.
Hemcinslerimden çoğunun durumu aynı, hatta daha da beter durumda olanları var. Akrabalarımdan kara kaplumbağalarının durumları da genelde berbat.

Kaplumbağaları evlerine almadan önce insanların iyi düşünmeleri ne de güzel olurdu. Böylelikle hak etmediğimiz kader ile baş başa bırakılmamıza gerek kalmaz.

Bizler canlı varlıklarız, birer yaratılanız!

Kaynak: www.turgaybora.org
 
Geri
Üst