"ATATÜRK'ün ÇAĞDAŞ MEDENİYET DÜŞÜNCESİ"
Atatürk’ün en belirli niteliklerinden biri de fikir adamı hüviyeti taşıması idi. Fikir ve düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Memleket gerçeklerinden kaynaklanan, problemler karşısında aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden bu çağdaş görüş, milletimizi daima iyiye, doğruya ve faydalıya yöneltmiş ve yöneltecek olan bir görüştür.
Atatürkçü görüşte, Atatürk ilkeleri, Atatürk inkılaplarına temel teşkil eden, onlara ruh veren fikir ve düşüncelerdir. Zira Atatürk inkılapları, Atatürk ilkelerinin eser haline dönüşmüş şekilleridir. Bu ilkeler Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine en kısa zamanda ulaştırabilmek için aklın ve mantığın çizdiği yollardır. Bu bakımdan Atatürk ilkelerinin felsefesinde yapıcılık yatar.
Fikir Atatürk’te çağdaş medeniyet seviyesine erişme, Türk Milletine hedef olarak gösterilmiştir. Dünyanın bugünkü şartları içinde medeniyetin gereklerine ayak uyduramayan bir milletin yaşamasına imkan yoktur. Atatürk, çağdaş uygarlık seviyesine erişme yarışında tek bir şeye ihtiyacımız olduğunu söylemiştir. O da “çalışkan olmaktır.” “Türk çocuğu! Çok zekisin, malum; fakat zekanı unut, çalışkan ol!” sözü Atatürk’ündür.
Fikir Atatürk’te Türk milleti asırlardır unutula gelen milli benliğine kavuşmuştur. Milli sınırlarımız içinde, milli benliğimizi duyarak, varlığımızı yükseltmeye çalışmak, Atatürk milliyetçiliğinin esasıdır. Atatürk, kendisini Türk hisseden herkesi Türk kabul etmiştir. Irkçılığı reddeden Atatürk milliyetçiliği bütünleştirici, birleştirici, vatan sathında milli birliği temin edici bir milliyetçiliktir. “Ne mutlu Türküm diyene!” vecizesiyle kalplere milli imanı perçinleyen Atatürk, aynı zamanda insanlık idealinin ve insan sevgisinin de sembolüdür. “Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız” diyen Atatürk’tür. İşte bu insancıl yönü iledir ki tamamen milli nitelik taşıyan eseri, aynı zamanda bütün insanlığın hayranlığını da üzerinde toplamaktadır.
Atatürk, bütün milletlerin karşılıklı güven ve huzur içinde yaşamalarını ister. Fikir Atatürk’te “yurtta barış, cihanda barış” esastır, “Harpçi olamam; çünkü harbin acıklı hallerini, fecaatini herkesten iyi bilirim” sözü Atatürk’ündür.
İşte, bütün yol gösterici fikirleri, maddi ve manevi nitelikleriyle Atatürk, haklı olarak, milletimizin yetiştirdiği en büyük Türk sıfatını kazanmış bulunmaktadır. O, Milli Mücadele’de milli birliği temin eden, eşsiz bir lider, muharebe meydanlarında efsanevi bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletin çehresini değiştiren kudretli bir inkılapçıdır. Bu vasıflarıyla, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlarından biri olduğuna şüphe yoktur. Kahramanlık ve yüksek insanlık meziyetlerini en yüksek seviyede taşıdığında dünya tarihçileri ve fikir adamları tereddütsüz birleşmektedir. Tarihin büyük tanıdığı şahsiyetlerle mukayesesi yapıldığı zaman türlü bakımlardan bariz üstünlükleri göze çarpmaktadır. Bir kere bütün dehalara üstün tarafı, hem fikir hem hareket adamı oluşudur. Bir milletin tarihi seyrini değiştirebilecek olağanüstü meziyetleri sayesinde, bir memleket askeri ve siyasi zaferlerle uçurumun kenarından kurtarılmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkansızlığa rağmen inandığı fikri tatbik sahasına dökmüş, yepyeni hüviyette bir devlet ve millet yaratmış adam azdır. İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği mucizevi muvaffakiyet Atatürk’ün ayrı bir hususiyetini teşkil etmektedir. Büyük Nutkun sonlarında, Türk gençliğine hitaben çizdiği tablo aslında, kendisi mücadeleye atıldığı zaman, memleketin içinde bulunduğu tablodur. Atatürk, en güç şartlar altında bile, her şeyin bittiği zannedildiği bir zamanda bile, Türk milletine güven hissinin kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eseriyle ispatlamış bir milli kahramandır; onun için sembol olmuştur, onun için bayrak olmuştur.
Atatürk gerçeğin adamıdır; sağduyunun ve ince görüşün adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına karar vermiştir. Halkın temayüllerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta inkılapçılığı sayesindedir ki müşterek arzu ve eğilimler kolayca milli ülkü haline gelebilmiştir. Giriştiği mücadelenin başından sonuna kadar Türk Milletinin yüksek vasıflarına güvenmiş, kazanılan her türlü zaferin milletin eseri olduğunu söylemiştir. Bütün teşebbüslerinde millet sevgisine dayanmış, kudretli kişiliği ve gerçeği sezişe dayanan ikna kuvvetleriyle kütleleri sürükleyebilecek bir lider olduğunu göstermiştir. Milli kurtuluşa bayrak olan fikirleri, görüşleri ve ölmez eseriyle, tesirleri memleket sınırlarını aşmış, mazlum milletlerin bağımsızlık ve hürriyet mücadelesinde manevi kuvvet olmuştur.
Atatürk, Türk Tarihi içinde müstesna bir şahsiyettir. Kaybolmuş bir imparatorluğun öz cevherinde milli şuuru uyandırarak yeni bir devlet kurmuş, yepyeni hüviyette millet yaratmıştır. Askerliği, devlet adamlığı, inkılapçılığı yanında düşünce bakımından da eşsiz bir fikir adamıdır. Devrinde, kültür ve fikir meseleleriyle sadece ilgilenmekle kalmamış, hemen her zaman bu faaliyetlerin içinde ve başında bulunmuştur. Milli Mücadelenin, yeni Türk devletinin ve inkılapların ideolojisini aksettiren fikir ve düşüncelerinin yanı sıra kültürel ve sosyal konulardaki görüşleri de zamanın akışı içinde her kuşağa rehberlik edecektir. Gençler unutmamalıdır ki Türkiye bu fikirler, bu düşünceler üzerine kurulmuştur. Mesut ve kuvvetli Türkiye ideali bu görüşlerin yaşamasına, yeşermesine ve kuşaktan kuşağa canlı bir meşale olarak devredilmesine bağlı bulunmaktadır.
Son söz olarak diyebiliriz ki, Atatürk’ün hayatı şahsiyeti ve eseri incelendiği zaman, insanoğlu, hayranlığını gizleyememekte; bu milli kahramanı kutlamakta, bu kutsal mücadelenin önünde saygı ile eğilmektedir...