Su kaplumbağası ne kadar büyür, yavru su kaplumbağası ne yer, kaplumbağa kaç yıl yaşar gibi merak ettiklerinizin yanı sıra hastalıkları, beslenmesi ve bakımı hakkında bir çok bilgiye sitemizden ulaşabilirsiniz.

Kırmızı yanaklı su kaplumbağası hakkında merak ettiğiniz tüm soruları sorabilir ve hızlıca cevap alabilirsiniz.

Üye Ol!

Kaplumbağa alınıp alınmaması hakkında ne düşünüyorsnuz ?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
ecemciğim bu tüm hayvanlar için geçerli sadece kaplumbağalar için değil bence..mesela bi sibirya kurdunun adanada ne işi var bu hayvana yapılan en büyük eziyet özelliklede yaz aylarında..biliyorum burası su kaplumbağası sitesi olduğu için bunun üzerinde duruyorsun ama çok iyi ortam saglanmayacaksa hiçbir hayvan eve hapsedilmemeli..özelliklede çocuklara hayvan hediye edilmesinden resmen iğreniyorum.buda benim acizane fikrimdir katılan olur katılmayanada saygım vardır herzaman
 
kendimle çelişecegim ama bir örnekte vermeden geçemicem 2 muhabbet kuşum var kafesin kapısını açtığımda sadece 5 dakikayı kafes dışında geçiriyorlar.düşünün kafesin kapısı açık ama onlar kafesin içindeler.onlar alışıyorlar bir zaman sonra emin olun çokta rahatsız değiller bence ama alınmaması daha iyi tabiki:)
 
Tarçın~' Alıntı:
Atasözü ve deyimleri lütfen gerçek anlamıyla anlamaya çalışma sevgili Gonzimmm.O zaman "bir elin nesi var , 2 elin sesi var"ı da tutup; "e tek elle de el şıklatabiliyoruz , yani ses geliyor"a çekebiliriz.Bir düşün , 2'si aynı mantık ve aynı kapıya çıkıyor.

Senin şu anda yaptığın bir "öğrenilmiş çaresizlik"tir.Ben insanlara kaplumbağa alınmaması gerektiğini söyleyip bir de üstüne sebebini de anlattığımda sözlerimden etkilenen ve beni gerçekten anlayan az da olsa insan çıktı.İşte bu beni mutlu eder , emeğimin karşılığını aldığımı söyler.Bir kaplumbağa bile kurtulsa ben bunu "zafer" olarak görüyorum ve gururlanarak seviniyorum; bir kaplumbağanın hayatını daha mutlu şekilde yaşamasına yardımcı oluyorum diye.Azlık çokluk göreceli bir kavram ama az da olsa ben kaplumbağalara yardımcı olabiliyorsam neden durayım ki...Ya da neden insanları durdurayım ki.

Şurada anlaşalım , biz anlattıkça "almaktan vazgeçen insanlar" var mı?Tabii ki var , al işte en güzel örneği...Sensin!Biz seni bilinçlendirdik ve sen kaplumbağa almadın.O zaman neden "bilinçlenmeyen insanlar da var , biz bunu yapamayacağız" diyelim ki?Kısıtlı da olsa çeşitli kitleleri yönlendirebiliyorsak bunun azı çoğu olmaz.Bir şeye baştan "olmayacak" demek kaybetmektir zaten."Ben kararlıyım kaplumbağa ticaretini durduracağım" diye işe başlamaktır asıl bize kazancı getiren.


Kaplumbağa ticareti belki duracak , belki durmayacak...Peki biz durmamasına katkı sağladığımızda neyimiz eksiliyor...Ufacık bir zamanımızdan başka bir şeyimiz eksilmiyorsa neden 1 tane 2 tane 10 tane 100 tane 1000 tane kaplumbağanın hesabını yapıyoruz ki?Önemli olan bir tane bile olsa kaplumbağanın hayatını kurtarabilmek değil mi!(Zaten de hayatımız boyunca ne boş işlere vakit harcadığımızı da katarsak önemli bir işe harcanan bir vakit olduğunu düşünüyorum.)

Bu yazıyı 45 dakikada yazmışım...(Pratiğimi de kaybetmişim.:))Şu anda da pişmanlık duymuyorum.Bunun boşa harcanan bir vakit olduğunu düşünmüyorum.Aksine iyi ki yazmışım diyorum.Belki kimimizin bir şeyler anlayacağını umarak...

Ben daha yazardım ama yazımı daha fazla uzatırsam kavramların karışacağına ve anlamakta zorluk çekilebileceğini düşündüğümden kısa kesiyorum.Daha fazla açıklamam gereken bir yer olursa bana nereden ulaşabileceğinizi biliyorsunuz.


Bence sen benim yazdıklarımı okumuyorsun Naz'cım.
Bahsettiğim "tüm kaplumbağaları kurtaramıyorsan bir taneside kurtulmasın " asla değil.
Sanırım kimsenin hayvanseverliğimden şüphesi yoktur ?
-
Benim anlatmak istediğim bir Türk İnternet Sitesi ile daha çok kaplumbağa hayatını kurtaramayız...Amacım daha çok kaplumbağa kurtarmak.En azından iki tane bile olsa daha çok...Bana kalırsa farklı şeyler yapmalıyız...Tüm sitelerle konusmalı bunu yayınlatmalı,bununla ilgili yazı basılı bardaklar thisortler vs...hatta belki daha ileride bir dernek ? Yada yada farklı dillerde su kaplumbağası siteleri,site içerisinde kaplumbağa almış olanlar için bilgiler ve alınamaması için yabancı dilde makaleler...
Çok mu hayal ?
İmzamı okurmusunuz ?
Hayalsiz nasıl yaşayabiliriz ? Benim hayalimde o masumiyetlerimiz için bu...Mutlu olsunlar yüzsünler oynasınlar yaşasınlar.Bizim lağımımızda kendilerini çürütmesinler.

Naz sana sorduğum soru Nasrettin hoca maya tutturabilmişmiydi...Hayır tutturamamıştı çünkü onunki çok uçuk bir hayaldi..Ama bizimkisi hayvanseverlerin el ele vermesiyle yapabileceği,yapabileceğimiz bir şey...Belki 10 sene sonra...Farketmez beklerim ben beklerkende sitedeki kaplumbağalar için dil dökerim saatlerce...Belkide günümün yarısını buna ayırırım sorun değil...Yeter ki bir tanecik bile olsa fındık kafacıklarımız kurtulsun.

Hayal Olmasın...
 
Köpekler evcilleştirilmiştir.Bir köpekle kaplumbağa aynı kefeye koyulmamalıdır.Mesela bir Golden Retriever'ı artık doğaya salarsanız kesinlikle ölür.Çünkü artık dişleri körelmiştir , tırnakları kısalmıştır vs.Dediğiniz gibi bir Sibirya Kurt'unu Türkiye'nin sıcak illerinde beslemek doğru değildir.Bu ona yapılmış bir işkencedir.Aynı şekilde bir Chowchow da öyle mesela...Bu örnekler çoğalabilir ama mesela bir Golden gibi , Dalmaçyalı gibi , Cocker gibi artık ev ortamına uyum sağlamış köpekler için aynı şeyi söyleyemeyiz.Muhabbet kuşu , bazı köpekler , guinea pig , balık gibi bazı hayvanlar ev ortamına alışmıştır ama ya alışmayanlar...O iguanalar , timsahlar , bukalemunlar , yılanlar , sincaplar onlar doğal ortamlarından koparıldıklarında burada işkence hayatından başka bir şey hissetmiyorlar.

Burası bir su kaplumbağası sitesi olabilir ama kaplumbağaların hayatına önem veriyoruz ve onları koruyoruz diye de başka hayvanların ölmesine ya da doğal ortamlarından koparılmalarına göz yummuyoruz.

Kimi hayvan var doğal ortamında daha mutlu kimi hayvan var artık ev ortamına özelleşmiş ve bizlerle daha mutlu...

Çocuklara hediye edilen bazı hayvanların çok da iyi işler başardığını düşünüyor ve görüyorum.Şahsen ben köpeğim sayesinde (o benim ilk hayvanım) hayvan sevgisini kazandım , sorumluluk almayı öğrendim (Aşı zamanlarının hatırlatılması , yıkanmasını , taranmasını vb. tamamen ben yapıyordum ufacık yaşımda.) , hayvan sevgimle birleştiğim birçok güzel dostluklar kurdum , araştırma kabiliyetim gelişti (Ben kendim için internete bakmazken köpeğim için İngilizce kaynaklar bile okudum yüzlerce.) , insanlarla daha iyi ilişkiler kurdum (Çünkü bir tanecik kızımı anlamaya çalışırken aslında insanlarla ilişkimi de geliştiriyordum.)...Kızımın bana getirdiği yüzlerce artım oldu.İyi ki annemle babam bana o zaman kızımı vermişler.Yani köpeğim benim için bir dönüm noktası oldu.Ardından aldığım her hayvanın bana değişik katkıları oldu.
 
çocuk dereken küçükleri kastetmiştim çokta küçük oldugunuzu sanmıyorum ben
 
Ah Ecem'cim biz aynı telden çalıyoruz.O zaman çok çok çok özür dilerim.Ben seni "1-2 tane kaplumbağayı anca kurtarabiliriz.Bu yüzden bizim yaptıklarımız boşa kürek çekmektir , hiçbir zaman tüm kaplumbağaları kurtaramayacağız vazgeçelim bu işten." gibi bir şeydi.

Yukarıdaki atasözü de hiçbir şeyin imkansız olmadığını , belki biraz çabayla her şeyin olabileceğini vurguluyordu.O kısmını anlamadın sanırım.Ben de verdiğin cevapta hiçbir dediğimi anlamadığını düşünmüştüm.Bu yüzden açıkçası biraz çökmüştüm.

O zaman durmak yok , hep beraber el ele!

Söylediklerine harfi harfine katılıyorum...Nasreddin Hoca kısmı hariç.:)Ben bu siteyi ve üyelerini seviyorum.

Duygu Hanım , köpeğim bana ben 7 yaşımdayken gelmişti.O zamanlar dediğiniz gibi "çok da küçük"tüm.
 
Vede şöyle bir şey var ; bunu aslında hiç araştırmadım size soru olarak yöneltmek istiyorum.
Bir köpek doğada kaç yıl yaşar ?
Peki evde ?
Bir köpek evde(cins olsun) 50 cm büyüyorsa doğada 100 cm mi büyüyecek(hayır)
Ama kaplumbağalar böyle değil.Doğada 50 cm ise evlerimizde 5 cm cik !
Doğada 100 yıl yaşayacak ise evde 5 yıl belki...
Tarçın~' Alıntı:
Ah Ecem'cim biz aynı telden çalıyoruz.O zaman çok çok çok özür dilerim.Ben seni "1-2 tane kaplumbağayı anca kurtarabiliriz.Bu yüzden bizim yaptıklarımız boşa kürek çekmektir , hiçbir zaman tüm kaplumbağaları kurtaramayacağız vazgeçelim bu işten." gibi bir şeydi.

Yukarıdaki atasözü de hiçbir şeyin imkansız olmadığını , belki biraz çabayla her şeyin olabileceğini vurguluyordu.O kısmını anlamadın sanırım.Ben de verdiğin cevapta hiçbir dediğimi anlamadığını düşünmüştüm.Bu yüzden açıkçası biraz çökmüştüm.

O zaman durmak yok , hep beraber el ele!

Söylediklerine harfi harfine katılıyorum...Nasreddin Hoca kısmı hariç.:)Ben bu siteyi ve üyelerini seviyorum.

Duygu Hanım , köpeğim bana ben 7 yaşımdayken gelmişti.O zamanlar dediğiniz gibi "çok da küçük"tüm.


Estağfirullah(böyle yazıldığınıda senden öğrenmiştim :) ) olurmu öyle şey ?
Ben özür dilerim kendimi ifade edemedim...
Ama bir dakika şuradada anlaşalım ; Nasrettin hoca TEK BAŞINA denizi mayalayamamış ki :) Doğruya doğru.Ama biz el ele belkide çok...çok kaplumbağa hayatı kurtaracağız.
 
ozaman tüm çocuklara evciller alınsın!!kediler ayak altında ezilsin!kuşların kafesi deli gibi sallansın elde sıkılsın!kaplumbağalarla top niyetine oynansın!tamammıdır???her cocuk sizin gibi değil naz HANIM üzgünüm
 
Durun durun sakin olun.
Kaçırdığım bir yer olmalı.Ha şimdi anladım...Çocuklara sorumluluk öğrensin diye hayvan alınmasına ben karşıyım.Ama Naz ile konuşmuştuk,o kadar küçükken nasıl baktın köpeğe diye annem baktı en başlarda ben öğrendikten sonra bakmaya başladım demişti.Yani Naz'ın her çocuğa hayvan alınmalı düşüncesinde olduğunu zannetmiyorum.
Ama bana kalırsa kesinlikle çocuklara sorumluluk öğrensin diye hayvan alınmamalı...Buna kaplumbağada dahil ki sitede öyle bir yazım vardır..
 
Bak hala gerçek anlamını düşünüyorsun kızacağım artık.:p

Yukarıda söylediğin de aslında doğru.Gerçi şöyle bir durum var onu da anlatayım.Kaplumbağalar ev ortamında 35 cm.ye 20 yılda ulaşıyorsa ve bunun da gerçekleşmesi çok zordur.(35 cm.lik bir kaplumbağaya hangi paludaryum yeter.)Doğal ortamlarında 10 yılda ulaşabiliyor.Evlerimizde büyüme hızı yavaşlıyor.Ortalama ömürleri de yarıdan daha fazla düşüyor.

Köpekler -şu ev ortamına uyum sağlamış olanlar- evde 15-20 yıl yaşayabiliyor.(Dünyanın en uzun yaşayan köpeği 29 yaşındadır fakat ellerinde bir karne gibi yazılı kaynak olmadığından Guinnes'e giremiyor.)Ama doğal ortamlarında 5-8 yıl yaşayabiliyor.Tam rakamları hatırlamamakla beraber ev ortamında daha uzun yaşamış oldukları bilimsel bir gerçektir , köpeklerin.
 
duygu' Alıntı:
ozaman tüm çocuklara evciller alınsın!!kediler ayak altında ezilsin!kuşların kafesi deli gibi sallansın elde sıkılsın!kaplumbağalarla top niyetine oynansın!tamammıdır???her cocuk sizin gibi değil naz HANIM üzgünüm

Evet katılıyorum , ezilmesi benim hoşuma gider...

"Çocuklara hediye edilen bazı hayvanların" diye lafıma başladım.Yani burada her hayvanın edilmemesi gerektiğini özellikle vurgulamışım.

Sinirlenmeye gerek yok , önce beni bir anlamaya çalışın fikrimi dinleyin ondan sonra fikirlerime katılmıyorsanız buyrun.Aslında fikirlerime katılmasanız da saygı duyup sakin olmanız gerekir ama neyse...

Ben kesinlikle her çocuğa her hayvan alınmalıdır diye bir şey demedim."Çocuklara hayvan hediye edilmesi iğrençliktir." lafına karşı hayır hepsi değil , bakın benim üzerimdeki güzel etkileri şunlardır dedim.Benim lafım genellemeye karşıydı."Bazı çocuklar üzerinde ne güzel de etkileri olabilir"i vurgulamaya yönelikti.

Eğer hayvanların işkence çekmesine karşı olmasaydım ve göz yumsaydım burada kaplumbağalara insanlar nasıl daha iyi bakabilir , onların rahatı için insanlara neler söyleyebilirim diye yırtınmazdım.Saatlerce bildiklerimi insanlara yaymaya çalışmazdım.Hatta daha başka başka hayvan sitelerinde makaleler yazmazdım.Kusuruma bakmayın kendimi övmeye çalışır gibi burada söylemek istemezdim ama "hayvan sevmeyen" bir insan sıfatıyla nitelendirilmek beni öldürmekle eş değerdir , bana tüm küfürleri saymanızla aynı şeydir.Bu yüzden söyleme ihtiyacı duydum.

Ben de çocukların eline oyuncak gibi verilen hayvanlara karşıyım , dinleseydiniz anlardınız.O çocuklara da onu yapmaması gerektiğini buralarda biz öğretiyoruz.Bizler öğretmeliyiz.
 
Tarçın~' Alıntı:
"Çocuklara hediye edilen bazı hayvanların" diye lafıma başladım.Yani burada her hayvanın edilmemesi gerektiğini özellikle vurgulamışım.

Ama canım çok üstü kapalı bir cümle o...Yani tamam vurgulanmak istenen o olabilir ama cümle açılmadıktan sonra,cümlenin üstünde iki saat düşünmeden anlamak zor gerçekten..

Aslında ikinizinde söylediği şey tamamen aynı...
 
Öncelikle Tarçın benim daha önceki yazımdaki hangi noktada teslimiyetçi bir tavır sezdi ki kanser olmuş birinin tedaviyi reddetmesi ile bir tuttu anlam veremedim.

İnsanlar doğaya yabancılaşıyor, doğa ile baş başa kalamıyorlar, belki kalmayı bilmiyorlar, ancak içlerindeki doğa özlemini evlerine aldıkları bir iki hayvan ile gideriyorlar. Kurulan hayvanları koruma dernekleri bu yabancılaşmanın en önemli göstergeleri. Hani kurban bayramları olmasa bir çok çocuk biri iki küçük baş ve büyük baş hayvanda göremeyecek.

Ben fasit bir daireden bahsediyorum. Aragorn'un sevimli kaplumbağalarını tanıttığı başlıkta yazdığım gözlemimi burada yenilemek istiyorum. Çanakkale Kabatepe'de bir derede yaşayan benekli sukaplumbağalarını gördüm. Çok mutluydular, belki evimizdeki kaplumbağaların yaşadıkları su kadar kaliteli bir suda yaşamıyorlardı, hastalandıklarında onlara bakan birileri yoktu, belki bizim evimizde beslediğimiz sukaplumbağalarına verdiğimiz yiyecekler kadar kaliteli yiyecekler yemiyorlar AMA ÖZGÜRLER ... evimizde beslediğimiz gözümüz gibi bakmaya çalıştığımız kaplumbağalarımız bize öyle bir tavır koyuyarlarki üremiyorlar bile. Esaret altında bir nesil yetiştirmemek için üremiyorlar. Onlar doğada mutlular tabii bizim kirletmediğimiz doğalarında... Onları doğal hayatlarında bile rahat ettirmiyoruz...

Yalnız şunu söylemek istiyorum. Evde bir canlıya bakmanın getirdiği bir çok katkılar var. Özellikle çocuk ve gençlerin sorumluluk duygularını geliştirmesi açısından çok önemli. Ayrıca çocuk ve gençlere doğa ve çevre bilincini aşılama açsından da son derece önemli. Tarçın evcil bir çok hayvandan bahsetti tabi evde beslemek için evcilleştirilmiş ve insana bağlı kılınmış hayvanları tercih etmekte büyük fayda var. Kişilik gelişimi açısından sukaplumbağalarının başka bir özelliği var. Kış uykusuna yatmaları (hoş evimizde uykuya yatma fırsatları olmuyor) nedeniyle doğada olan önemli bir hususta da epey bir bilgi sahibi olmaktadırlar. Ben bu hadiseye belki çok kişinin bakmadığı farklı bir açıdan bakıyorum.

Avcılık yerini doğa fotoğrafçılığına bırakmakta. Doğal yaşama müdahale edilmemesi bilinci hızla yaygınlaşmakta.

Tek çocuklu aileler yaygınlaşmakta. Bunun doğal sonucu olarak evlere kardeş yerini alacak hayvanlar alınmakta.

Yaşlılar veya evde tek yaşayanlar yalnızlıklarını veya çocuk özlemlerini bir hayvana bakarak aşmaya çalışmakta.

Her paragrafta ayrı bir tespitte bulunmaya çalıştım. Bu tespitlerin sayısı arttırılabilir.

Kendi adıma hayvan ticaretini hele özgür ortamda yaşayan hayvanları doğalarından kopartarak yapılan ticareti bir zamanların vahşice yapılan köle ticareti ile eş değer tutmaktayım. Evcilleştirilmiş ve insana bağlı kılınmış hayvanlarıda karın tokluğuna çalışmak zorunda bırakılmış işçilere yani modern kölelere benzetiyorum.

Sözümün başında söylediğim gibi bu bir fasit daire. Evimizde doğanın bir parçasını kurmak hayalinin getirdiği akvaryumlar, paludaryumlar, terraryumlar, kümesler, ahırlar, ağıllar ...... bunların uzantıları.

Benim almış olduğum 4 sukaplumbağasının 2 tanesi (Bay Tarçın, Bayan Kahve) daha önce en az bir sahibi olmuş bakamadıkları için petshopa bırakılmışlardı. Onlar açısından (satın aldığım an açısından tabi ki) düşünürsek özenli bir bakım sonrasında zor bir koşula bırakılmış yeni sahiplerini bekler durumdaydılar. Onları o durumdan kurtarmış oldum. Ama Nanecik ve Limoncuk aslında almamam gerekli olan sukaplumbağalarıydı. Ama içimdeki doğayı evime taşımak veya evimde doğadan bir parça oluşturmak isteğine karşı koyamamaktan dolayı bu vahşi köle ticaretinin bir parçası olduğumu kabul ediyorum. O nedenle onlardan bir nevi özür dilemek adına elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyorum.
 
Öncelikle şu kanser-tedavi örneğini açıklamalıyım sanıyorum.Siz çocuklara hayvan alınması güzel bir şeydir , sorumluluk alma duygusunu geliştirir demiştiniz.Katılıyorum , hatta 5. sayfada benim de yazmış olduğum gibi hayvanların gençler üzerinde çok güzel etkileri oluyor.Ama bu etkileri insanlara kaplumbağa alarak ya da aldırarak sağlamayalım.Kedi , köpek , kuş gibi artık evcilleştirilmiş hayvanlar alınsın lafım yok ama kaplumbağa almayalım.Çünkü biz ne yapsak da ne etsek de onlar doğal ortamlarında olmayı tercih ederlerdi , dilleri olsaydı.Kafes-bülbül lafındaki gibi.Siz arz-talep meselesinden dolayı biz kaplumbağaları alsak da almasak da onlar yine de doğal ortamlarından koparılacak , iyi ya da kötü evlere gidecek demiştiniz.Bu arz-talebi biz sağlayabiliriz.Yani insanları bilinçlendirerek kaplumbağaların doğal ortamlarından koparılmalarını engelleyebiliriz.Ama "zaten koparılıyor , biz bir şeyler yapsak da yapmasak da koparılacaklar" demeniz teslimiyetçi bir tavır olarak göründü.İnsanlara kaplumbağa aldırmayarak bu kısır döngüyü yok edebiliriz.Bu koparma ya da koparmama olayını bizler engelleyebiliriz.Eğer onlar doğalarından kopmazlarsa hepsi mutlu ve iyi evlerinde olacak zaten.

Doğa kaplumbağalara o kadar iyi bakıyor ki onların bakıcıya ihtiyacı olmuyor.Bizim teknolojiyle sağladığımız temizleme işlemini doğa zaten kendini temizleyerek yapıyor , bizim sonradan eklediğimiz bakteriler zaten doğada var , bizim lambalarla sağladığımız ışınlar doğada mevcut , bizim ilaçlarla sağlattığımız vitaminler doğadaki yemlerde bulunuyor...Bu liste uzatılabilir.Kaplumbağaların doğada bakıcıları yok çünkü bakıcılara da ihtiyaç yok.Bizim buralarda onları doğalarından daha fazla hasta ediyoruz onlara bakarak.Doğalarında her şey tam karar , her şey olması gerektiği gibi.Biz zaten doğayı taklit ediyoruz.Isıtıcılarımız suları doğadaki gibi sıcak tutmak için , kuru yemlerimiz doğadaki yemlerine benzer şekilde , lambalarımız güneşi taklit ediyor...Her şeyin orijinali iyi olduğu gibi , bu bakımın da doğalı , orijinali , katkısızı iyi.

Türkiye'de doğa ve hayvan bilinci hala gelişmemiş ve oturmamış diye düşünüyorum.Bizlere örnek olması gereken devlettir değil mi?Ama devlet yapılması gerekenlerin tam tersini yapıyor.Hayvanları katlediyor ve hayvan almamayı destekliyor.Nedir bunlar?

-Mamak'ta yapılan katliam
-Daha geçen aylarda öldürülen yavru köpek.Altınözü belediyesinin görevli ekibi yavru bir köpeği silah çıkarak öldürdü.Bunu kameraya çeken kişinin görüntüleri internete atılmasıyla hayvan severler belediyeyi mail yağmuruna tuttu.Biz de bir hayvan sitesi olarak belediyeyi kınayıcı mesajlar yolladık.Verdikleri cevap insanı delirten cinstendi."Köpek (yavru) mahalleye dehşet saçıyormuş , çocukları korkutuyormuş ve kuduzmuş diye aşılanmak için görevliler yollanmış.Ama bir yanlışlık çıkmış ve köpek öldürülmüş."Bu nasıl bir yanlışlıktır diye bas bas bağırdık ama dinleyen yoktu.Saçmalıktı yaptıkları.Ayrıntılı bilgi: http://www.antakyahaber.net/default.asp?Sayfa=HaberDetay&id=1648)
-Hayvan haklarında insanların aldıkları hayvanlara en iyi ve doğru şekilde bakmasını zorunlu tutmasına rağmen uyan ve uydurmaya çalışan yok ya da yok denecek kadar az.
-Köpek dövüşlerine karşı hala etkili bir yöntem yok.
-Hiçbir şey yapmamış bir köpek apartman sakinlerince şikayet edilirse göz göre göre sahibiyle apartmandan atılabiliyor.
-Denizleri ciddi şekilde kirletme
-Yasak avcılığın hala duruyor olması ve hala doğru düzgün yasaklar getirilmemesi
-Her akşam yüzlerce köpeğin belediyelerce zehirlenmesi
...

Bu liste daha çok uzayabilir , aklıma ilk gelenlerdi.Devlette doğa bilincine karşı zerre kadar bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Her hayvanın kendine has bir görevi var.Evcillerimizinki de bize dostluk yapmakmış.İnsanlığın ilk çağlarından günümüze dek uzanan sağdık bağlılıktır mesela köpeklerinki.Biz onlara sevgimizi , yemeğimizi , evimizi , dostluğumuzu veriyoruz ve onlara bakıyoruz onlar da bize dostluklarını , mutluluklarını , eğlencelerini sunuyor.Onlarla oyunlar oynuyoruz , uyuyoruz , sarılıyoruz , konuşuyoruz...Çünkü o bizim canımızdan bir parça...Bir köle değil.Bir annenin yavrusuna baktığı gibi biz de onlara bakıyoruz.Onları annelerinden ayırmıyoruz zaten zamanı geldiğinde onlar ailelerinden ayrılıp kendi yuvalarını kuruyor.Biz de onlara kendi yuvamızı açıyoruz.Bizim yuvamız onların yuvası haline geliyor.Üstüne titrediğim biricik köpeğime de köpeğim diyemiyorum...:)O benim kızım.Ben de onun insanıyım.

Bilinçsizken hayvancılardan kaplumbağa , muhabbet kuşu ve hamster aldım.O zamanlar bunun bir ticaret olduğunu bilmiyordum , belki de küçüktüm tam olarak algılayamıyordum.Ne zaman ki olaylara boyutlu ve geniş olarak bakmaya başladım , bir daha hayvan dükkanlarından hiçbir hayvan almayacağıma dair söz verdim.Ya bakılamayan bir hayvanı alırım ya da anne altından vermek isteyen birisinin hayvanlarını alırım , alırsam.Bir daha bu ticarete asla ortak olmayacağım.

"Evcil hayvan alın ama kaplumbağa almayın , onların iyiliği için.Hele ki hayvan dükkanlarından asla!Çok istiyorsanız gidin bakılamayan bir zavallıya evinizi açın.Zaten hayvan siteleri onlarca ücretsiz su kaplumbağası ilanıyla dolu." diyorum.
 
zaten bir anne kaplumbağa benim bildiğim 10 tane yumurta bilemedin 20 tane yumurta doğursa zaten onların en az 15i martılar böcekler veya diğer hayvanlar tarafından öldürülüo almamız daha iyi...

he ayrıca doğada bazen yemek bulamazlar biz hergün onlara yemek verioruz..Sıcak ortam temiz suları...Yani bence doğada aç kalıp soğukta ve yazın kavurucu sıcakta 100yıl yaşamaktansa 15 yıl evde yaşarım daha İYİ........
 
Amö şunu unutmamak gerekir ki doğanın kuralı bu... vE de biz alıyoruz bilinçliyiz de gerekli şartlara yakın şartları sağlıyoruz ama bizim gib insan az... Kapluş besleyenlerin en az %90'ı kapluşa kapta bakıyor çocuklar öldürüyor kapluşları... Ve bu daha da kötü çünkü öldükçe yenisi alınıyor biz aldıkça yenilşeri geliyor... Üstelik kapluşlar zaten o sıcakların hayvanı... Buralarda en ufak bir üşütme onların akciğer enf. yakalanmalarına sebep... Biz bile sağlayamıyoruız ki doğada tonlarca suda bizim elimizde " KENDİ LAĞIMINDA " yüzüyorlar bu açıdan bakalım... Öürleri kısalıyor... Kendimizin minicik bir odada yıllarca yaşadığını düşünelim hapis gibi... ve de 70 yıllık ömrümüzün 7 yıla düştüğünü... yani 7 yaşında bir çocukken öldüümüzü... Ne kadar korkunç değil mi?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst